Türkiye'nin en büyük astroloji platformuna hoş geldiniz.

Tam Görünüm: Nesefi ve Gezegenler
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Siteyi normal görüntülemek için, Buraya Tıklayın
Nesefi ve Gezegenler 05.Haziran.2007 / 01:02:32
Nesef’te doğup Buhara’da yaşayan, 13. yüzyılın büyük sufisi Aziz Nesefi, bilginin doğuşu ve evrendeki olayların meydana gelişi hakkında, ilginç açıklamalar yapmaktadır. Bunları yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istedim. Yerle gök arasındaki bağlantıda, gezegenlerin bir köprü görevi üstlendiklerini, bir de ondan dinliyoruz.


“Allah, âlemde bir şey yaratmak dilerse, önce kendi ilminde olan şeyin sureti Arş’a gelir. Arş’tan Kürsi’ye, Kursi’den de gezegenlerin nuruna gelir. O vakit, 7 gökten geçerek yıldızların nuruyla birleşerek oluş ve bozuluş alemine gelir. Bozuluş âlemin yöneticisi olan tabiat, Allah’tan gelen gayb misafirini karşılar. Dört elementten oluşan binit, o gayb yolcusunun haline münasip olarak, onun önüne gelir. Bu yolcu, görünenler âleminde var olmak için, o binite biner. Görünenler âleminde mevcut olunca, Allah’ın bildiği o şey, Allah’ın yaptığı şey olur. O halde, görünenler âleminde var olan her şeyin canı, Emir âleminden, bedeni ise halk âlemindendir. Allah’tan gelen bu temiz can, o iş için gelmiştir. İşini bitirince tekrar Allah’a dönecektir. ‘’ O’ndan başladı ve O’na döner.’’ İşte bu ayet, Allah’ın fiillerinin açıklamasıdır.


Akıl, küçük âlemde Allah’ın halifesidir. Allah’ın halifesi olan insan, bir şey yapmak isterse, önce onun sureti akılda oluşur. Sonra akıldan, Arş olan nefsanî ruha, nefsanî ruhtan da, Kursi olan hayvani ruha gelir. Hayvani ruhtan da damarlara geçer. Daha sonra, 7 göğün temsilcisi olan, 7 iç organa geçer. İç organların kuvvetleriyle birlikte, uygulamaya konarak, hayata çıkar.”


NOT: Aziz Nesefi’nin Hayatı


13. yy-Ölümü:1281/1282–1300


Aziz Nesefi,13.yüzyılın büyük sufilerinden biridir. Sürekli siyasi karışıklık ve Moğol saldırılarına maruz kalan Buhara’da yaşamıştır.


Sayıca çok ve önemli eserleri olan Nesefi hakkında yeterli bilgi veren güvenilir kaynaklar yoktur. Eserlerinde de hayatı hakkında bilgi vermemiştir.


Adı Aziz, babasının adı Muhammed’dir. Maveraunnehir’in Nesef şehrinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Nesef’de zamanını geçerli ilimlerini okuduktan sonra, Buhara’da tasavvufunla meşgul olmuştur. Burada tıp okumuş ve bir ara hekimlik de yapmıştır. Keşfü’l-Hakayık adlı eserinde, insanın iç ve dış duyu organları hakkında bilgi vermiştir.


Keşfü’l-Hakayıkta anlattığı bir rüyaya göre, 1300 yılında ölmüştür.


Nesefi’nin eserleri İstanbul kütüphanelerinde bulunabilir. Eserleri İslam âleminde en çok okunan eserler arasındadır. Mebde ve Mead: 4 cilttir. Zübdetü’l-Hakayık (Seçilmiş Hakikatler) adıyla da, Türkçe olarak basılmıştır. İnsan-ı Kamil: Tasavvuf, vahdet-i Vücut ve felsefe ile ilgili konular halkın anlayabileceği çok sade ve akıcı bir Farsça ile açıklanmıştır.



Yazının ikinci bölümü için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:

http://www.astrolojigazetesi.com/?mode=reading&nID=308

Yazan: Mukadder Altaylı
...Felekler ve yıldızlar, Levh-i Mahfuz’dur ve Allah’ın kitabıdır...
Bir önceki yazımızda, 13. yüzyıl sufisi Aziz Nesefi’nin gezegenlerle ilgili görüşlerini açıklayan, küçük bir giriş yazısı hazırlamıştım. Şimdi, onun, herkesin kafasında cevapsız bir soru işareti olarak kalan, KADER konusundaki görüşlerine başvuracağız. Nesefi’nin “ kader ve gezegen ilişkisi” hakkındaki fikirlerini okuduktan sonra, ufkunuzun biraz daha aydınlandığını ve hayatı değerlendirmenin daha kolay hale geldiğini fark edeceksiniz. Nesefi’nin, bu gün bile tam olarak çözülememiş bu zor konuyu, “Tereyağından kıl çeker gibi “ nasıl kolayca açıkladığını birlikte göreceğiz. Uzatmadan, sözü ustasına bırakıyorum.



“Felekler ve yıldızlar, Levh-i Mahfuz’dur ve Allah’ın kitabıdır. Eskiden var olan, şimdi var olan ve gelecekte var olacak olan herşey, Levh-i Mahfuz’da, yani Allah’ın kitabında yazılmış ve kalem kurumuştur. Allah’ın kitabında yazılmamış hiç bir şey yoktur ( “ En-Am suresi 6/59: ”Arzın karanlıklarında yaş, kuru tek bir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta bulunmasın”.)



Levh-i Mahfuz, yani Allah’ın kitabında yazılmış olan herşey, bu bozuluş aleminde ortaya çıkacaktır. Bu kitapta yazılı olandan, kimsenin haberi yoktur.



Bu konuda, şöyle bir soru sorulursa , cevap şudur:

SORU: Her şey Allah’ın kitabında yazılıysa, kalem kurumuşsa; Allah’ın kitabında yazılı olan herşey bu alemde ortaya çıkacaksa; o halde biz sıkıntı ve rahatta, saadet ve zulümde, hayır ve şerde olanları değiştiremeyiz. Biz onları değiştiremezsek, bizim çalışıp ve çabalamamız, sakınma ve ihtiyatlı olmamızın sebebi nedir ? Peygamberlerin daveti ve velilerin terbiyesi niçin? Akıllı kimselerin tedbiri ile, hekimlerin tedavilerinin ne faydası var?



Cevap: Felek ve yıldızların Levh-i Mahfuz ve Allah’ın kitabı olduğunda, alemde eskiden varolan, şimdi var olan ve gelecekte var olacak olan her şeyin , Allah’ın kitabında yazılı olduğunda, kalemin kuruduğunda ve Allah’ın kitabında yazılı olan her şeyin, bu bozuluş alemde ortaya çıkacağından hiç kuşku yoktur. Ama bil ki; felekte, yıldızlarda yazılı olan hükümler cüz’ i (özel) hükümler değil, külli ( Allah’ın genel) hükümlerdir. Ortaya çıkan olaylarda, genel olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, bu konularda, bizim seçme hakkımız vardır. Elde etmek ve defetmek istediğimiz şey bizim çalışma ve gayretimize bağlıdır. Eğer felekler ve yıldızlarda cüz’i ( özel) hükümler yazılmış olsaydı ve onların hareketlerinden bu alemde ortaya çıkan eserler, cüz’i (özel) olarak ortaya çıksaydı, bizim seçme hakkımız olmazdı; bütün çalışma ve gayretimiz boşa giderdi. Peygamberlerin daveti ile velilerin terbiyesi ve alimlerin bilgi öğretmesi abes olurdu; akıl sahiplerinin tedbirleri ve hekimlerin tedavileri de faydasız kalırdı.



Bazı yazarlar, yıldızların cahilleri etkileyip, alimleri etkilemediğini söylerler. Eğer felek ve yıldızların elinde olsaydı, istediklerini terbiye ederler, istemediklerini terbiye etmezdi. Ama, onların seçme hakları yoktur. Güneş doğunca, herkese aynı şekilde parlar; bazısına parlayıp, bazısına parlamama seçeneği yoktur; ama bazısı için yapan, bazısı için yakandır. Başka türlü davranmak, Güneş’in elinde değildir. Ancak, bu konuda bizim seçme hakkımız vardır; istersek Güneş altında kalır yanarız, istersek gölgeye çekilir, yanmaktan kurtuluruz. Dünya üzerinden, Güneşin hararetini uzaklaştırmak mümkün değildir, ama kendimizden uzaklaştırmak mümkündür. Bunu, diğer yıldızların hareketlerinde de böyle bil."



Yazının üçüncü bölümü için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.

http://www.astrolojigazetesi.com/?mode=reading&nID=497

Yazan: Mukadder Altaylı
Nesefide Kader-4; Kader konusu tam sonuçlanmamış gibi görünüyor. Nesefinin kade anlayışın iki küçük bölüm daha ekleyerek bitirelim.


NESEFİ’DE KADER-4:

Kader konusu tam sonuçlanmamış gibi görünüyor. Nesefinin kader anlayışın iki küçük bölüm daha ekleyerek bitirelim. Gen ben çok fazla müdahele etmede , mümkün olduğunca kendisine ait cümlelerle aktarmaya çalışıyorum. Fakat bazen çe ok fazla tekrara ve anlaşılması zor cümleler olunca az da olsa, cümleyi sadeleştirdiğim oluyor. Bu yüzden, bu yazıların bilimsel araştırmalarda kullanılırken dikkat edilmesi gerekir. Bu şekilde kullanmak isteyenlere, Nesefinin pek fazla olmayan bir kaç esrini okuyup oralarla karşılaştırmalarını tavsiye ediyorum. Şimdi Nesefi’ye kulak verelim. Bakın gen e, kendi sorup kendisi cevaplıyor.

“Soru: Eğer saadet, kötülük, zekilik, ahmaklık, pintilik, cimrilik, yüce himmet, hasislik, zenginlik ve yoksulluk insan menisi ile beraberse, niçin bazılarının halleri değişiyor. Bazısı daha ömrünün başında mal mevki sahibi olurken, bazısı da ömrünün sonunda mal, mevkii sahibi oluyor?

Cevap: Bunların ortaya çıkışı, çocuk anne karnında iken olup biter. Bu etkiler dört ayrı zamanda olur.

1. Meninin rahme düştüğü zamanın etkileri

2.Ceninin şeklinin tamamlandığı zamanın etkileri

3. Hayatın çocuğa bağlandığı, yani ruha sahip oldu zamanın etkileri

4. Ana karnından çıktığı, dünyaya adım attığı zamanın etkileri vardır.

Bu dört zamanın çocuğun durumu üzerinde kuvvetli tesirleri ve büyük özellikleri vardır.

Eğer,bu dört zaman, o çocuğun ilim ve hikmet sahibi olmansa sebep olacak şekilde etki etmişse, bu çocuk ilim öğrenmeye başlar ; çok çalışırsa ve çalışmasının yanında güzel olaylar da elverirse, o çocuk ilimlerde eşsiz olur.

Eğer, bu dört zaman o çocuğun mal ve mevkii kazanacak şekilde ona tesir etmişse, ilim ve tahsilinde çok çaba gösterirse, güzel olaylar cereyan ederse, o çocuk, mal ve mevkide tek olur.

Eğer, bu söylenenlerin aksi olursa; yani bu dört zaman, o çocuğun şanssızlık ve başarısızlığına yönelik etki etmişse; o çocuk, ne kadar mal ve mevkii mirasına konarsa konsun, birkaç günde onun hiçbir şeyi kalmaz. Bir günlük kuvvet istemek için, ne kadar çalışırsa çalışsın, faydasız olur. Kendisine müesser olmaz. Sabahleyin kuvveti olursa, gece olmaz; gece olsa sabah olmaz.

Bu dört zaman, onun iyi ahlakına delil olsa, o çocuk gayet mütevazi, halim, cömert, adil, dindar, huzur verici, doğru dürüst, doğru sözlü ve iyi amelli olur.



Bu dört zaman, o çocuğun kötü ahlakına delil olsa; o çocuk, son derece sefil, cimri, zalim, diyanetsiz, zarar verici, yalancı ve kötü davranışlı biri olur.

Bu dört zaman, hep böyle düzenli olarak çalışmaz.. Çoğu kez, bu dört zaman, muhtelif durumlar arz eder. Çocuğun durumları da muhtelif olur. Yani, ilk iki zaman , çocuğun saadetine, son iki zaman da, çocuğun bedbahtlığına delil olsa, o çocuk ömrünün ilk devirlerini murat üzere, kalanını da muratsızlıkla geçirir. Bunun aksi de olabilir. Bu dört zamanın etkileri ne kadar farklı olursa, çocuğun halleri de çeşitli olur. Ömrünü baştan sona kadar, düşe kalka geçirir. İşte bu küçük alemin, yani “İNSAN”ın Levh-i Mahfuzunun, yani “KADER’inin açıklamasıdır.



Nesefi ve Kader adlı yazı dizisinin 5. ve son bölümüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.astrolojigazetesi.com/?mode=reading&nID=515

Yazan: Mukadder Altaylı
NESEFİ’de KADER:5-YETENEK ve EMEK FARKI; Her konuda kadere sığınıp, gerçeklerden ve çalışmaktan kaçmak isteyenlere, hiç de iyi haberlerim yok.
NESEFİ’de KADER:5-YETENEK ve EMEK FARKI



Her konuda kadere sığınıp, gerçeklerden ve çalışmaktan kaçmak isteyenlere, hiç de iyi haberlerim yok. Nesefi, gene 700 sene öncesinde bizi uyarmaya devam ediyor. Ne yazık ki kaderin ardına saklanıp mücadeleden kaçamıyoruz. Kader bir kaçış değil sadece bir kabullenmedir, olanları daha kolay hazmetme sanatıdır. Hayatı hazmetmede herkese kolay gele!

“İnsan kendi istidadında mecbur, kendi söz ve davranışlarında muhtardır.”Nesefi

“Soru: Madem ki insan, insan menisinde çocuğun saadetli veya bedbaht olacağı yazılmıştır. Bunların onda çalışmasıyla hasıl olması gerekirdi ama öyle değil. Madem ki menisinde yazılan şeyin kendisine ulaşması, onun çalışıp çabalamasına bağlıdır; onunla menisinde yazılmamış olan cenin arasında ne fark vardır?

Cevap: İnsan menisinde ilim, mal, mevkii ve rızık vb. yazılmamıştır. Yani ne kadar ve nasıl ilim öğreneceği, ne kadar mal elde edeceği, nasıl elde edeceği yazılmamıştır. İnsan menisinde ilim ve hikmet tahsil istidadı, mal ve mevki kazanma istidadı yazılmıştır. İlim ve hikmet tahsili istidadı menide yazılı olunca, ilim ve hikmet bu çocuğun nasibidir; ama bu onun çalışıp çabalamasına bağlıdır. Bu çocuğun diğer çocuklardan farkı ilim, hikmet ve mevkii konularında bunları kazanmamın kolay oluşudur. Bu çocuk az bir çaba ile maksat ve muradına kavuşur. Çünkü kendi nasibini ister. Yani kendisi için yaratılan şeyi talep eder “herkese kendisi için yaratılan ulaşır”. Bunun aksine menilerinde bu istidat yazılmayan diğer çocukların ilim, hikmet, mal ve mevkii elde etmeleri güç olur. Güç olmasının yanı sıra faydasız da olur. Çünkü kendileri için yaratılmayan şeyler isterler.

Kesin olarak bellidir ki, insan yetenek ve çalışması ölçüsünde amacına ulaşır. Yetenek konusunda mecburdur, yani ne verildiyse ona sahipti, çalışıp çabalamada ise özgürdür. Şu halde bunların hepsi zorunludur, diyen kimse hata eder...

İnsanı maksat ve murada götüren iki şey vardır. Birincisi akıl, ikincisi ameldir. İnsan aklının var olmasına mecburdur. Ameli işlemekte ise serbesttir.

İlim ve hikmet öğrenme kapasitesi, idrak ve ezber yeteneği herkesin haline uygun olur. İşiten her şey anlar; anlayan her şey bakar. Yetenek herkes için farklıdır. Bazısı az bir çalışma ile çok ilim ve hikmet tahsil eder. Bazısı çok çalışmayla az ilim ve hikmet elde eder. Çünkü çocuk, menide yazılmış olan istidada göre, yaratılmıştır ve bu istidada göre davranmak da, bu çocuk için kolaylaştırılmıştır. İşte bu zorunluluk ve kaderin açıklamasıdır”.

Nesefi’de kader konusunu burada bitiriyorum. Bize yol gösteren, büyük üstadın ruhu şad olsun. Ama gelecek yazılarımızda, diğer alimlerin de kader anlayışlarına sık sık değineceğiz.

Yazan: Mukadder Altaylı
harika bir paylaşımdı bu dogru bilğileri bizle buluşturdugun için teşekkürler yezda büyük üstadın ruhu sad olsun emegine saglık gülücük
Referans Adresler