06-27-2009, 01:27 AM
Güneş, gökyüzünde parıldayarak bize gücünü hatırlatır. Güneşin olmadığı yerde yaşam da yoktur. Astrolojik haritamızda Güneş, bizim asıl kimliğimizi, kişiliğimizi ve dışa doğru uzanan görünüşümüzü temsil eder.
Bilinçaltı düzeyinde ise Güneş, yaşamımızdaki ''baba'' figürünü temsil edendir. Baba figürümüz, yaşamımızdaki güçlü insandır ve herbirimiz için kayda değer bir şekilde ''iyi'' ya da ''kötü'' anlamda etki sahibidir. Maalesef, Güneş'in 12. evdeki yerleşiminde baba figürüne ender rastlanacak bir acı ile bağ söz konusudur.
Öncelikle, 12. evin doğasının, haritamızdaki en manevi evlerden biri olduğunu anlamaya ihtiyaç duyarız. Bu ev tinsellikle ilgili meseleleri temsil eder, sırları, karmayı, merhameti, hapsedilmeyi, hapishaneleri, acıyı, kozmik idrakı, meditasyonu, gerçeklerden kaçışı ve insanlığa hizmeti...
Ana kimliğimiz bu eve yerleştiğinde, kişiliğimiz genellikle ''sezgisel ve içgüdüsel'' bir hal alır. Bizi diğer kişilerin hislerine ve duygularına karşı aşırı hassas bir tip haline getirir. Buradaki yerleşime sahip bireyler; şefkatli, düşünceli ve fedakardır.
Kendileri ve diğerleri adına sınırı kaybetmeleri söz konusudur. Güneş, haritamızda nereye yerleştiyse; orada Tanrı ile birliğimizi aramaya ve gerçekten kim olduğumuzu bulmaya yönelik bir mecburiyet vardır.
Bu, oldukça erken büyüme çağımızda, genellikle dünyevi baba figürümüz ile kurduğumuz bağ sonucu başlar.
Gözlemlerime göre burada üç anahtar vak'adan bahsedilebilir. İlkinde, her zaman baba figüründen ayrılmış olmanın hissiyatıdır. Bu hissiyatın temeli birçok nedene dayanabilir fakat en alışılmış sebep, baba figürünün erken yaşlardaki kaybıdır. Baba figürlerinin ani ölümü ya da kaybı sebebiyle, onlarla yetersiz bağlar kurmuş kişilerdir.
Size danışanlarımdan kaçının ''babam beş yaşımdayken öldü'', ''babam on yaşımdayken öldü'' ya da ''babamı hiç tanımadım'' dediklerini anlatamam.
Bu ifadeler sürekli karşılaştığım açıklamalar, ne zaman Güneş 12. evde gözükse...
İkinci tezahür, baba figürünün uyuşturucu ya da alkol probleminin olmasıdır ki, bu da çocuk ile bağda babanın aciz olduğunu gösterendir. Bu kişiler, babalarına karşı uzaklık hissederek ve babadan bağımsız olarak büyüyen kişilerdir.
Son anahtar vak'a ise; benim ''eksik ya da kayıp baba figürü'' olarak tanımladığımdır. Baba figürü fiziksel olarak bu kişilerin hayatlarında vardır fakat bu kişilerin babaları ile ne ilişkileri vardır, ne de bağları. Belki de baba çok fazla çalışan birisi olabilir, ya da çok fazla seyahat eden ya da bu kişilerin yetişme - büyüme dönemlerinde çevrelerinde olmalarına karşın, iletişimleri olmayabilir.
Bundan dolayı; bu üç örnekte de babanın varolduğuna ilişkin hissiyat yoktur.
Derin kişilikte bu insanlar için yalnızlık doğurabilir; çünkü onlar her zaman ''baba'' enerjisini arıyor hissederler. Bu yerleşime sahip bazı kadınlar, belki de bunu ilişkide oldukları erkeklerde arayanlardır. Bu sıklıkla daha fazla acı veren problemlere sebebiyet verendir. Onlar her defasında partnerlerini hayatlarının odak noktası haline getirmeye başlayabilirler.
Bu ders belki de pek çok defa alınan olabilir, ta ki kendilerine ne yaptıklarını fark edene dek. Bu yerleşimdeki erkekler ise; diğer erkekler ile aynı ortamda bulunmaktan rahatsızlık duyabilirler. Belki de sadece kadın arkadaşlıklar arayabilirler. Erkek arkadaşlarıyla alakalı her potansiyelden kendilerini izole edebilirler çünkü doğuştan açıklanamayan bir korkunun sahibidirler onlar.
Diğer erkekler ile nasıl iletişim kuracaklarını tam olarak bilemezler çünkü babaları ile kayıp bir bağları vardır. Bu yaşananlar, bu yerleşim sahiplerine olabildiğince normaldir.
Bu yerleşimden birçok acı gelir, fakat kayda değer olan büyümek ve buna keza ruhsal gelişimdir.
Her insan, fiziksel sevgiden daha ötede varolan sevgiyi arama noktasına gelmelidir. Bu yerleşimdeki kişi, Tanrı ile birliği bulacaktır ya da yaratıcı gücü; diğerlerine hizmet ederek ve bir başkasının yaşamına bu ilk'i yerleştirerek...
Bu kişiler kelimelerin ötesinde yaratıcı güç ile bağ kurduğu zaman, kendilerini tamamen kabul görmüş ve sevilmiş hissederler. Ki bu, bu yerleşime sahip ruhların katlanmayı seçtiği ilk derstir. Onlar bunu yaptıktan sonra, başka bir kişiyle bağ kurmanın onuruna sahip olabilirler. Bu hissiyat yüzünü göstermeyecektir ta ki, bu evin ana dersine hakim olmalarına dek.
Bu insanlar, Tanrı'yı ya da yaratıcı gücü aramak için acıyı, kalp ağrısını, depresyonu ya da yalnızlık duygusunu tecrübe etmek zorundadır. Bu duygular onların gerçek maksatlarına dikkat çekmek için varolurlar. Tanrı'yla birliği ve insanlığı keşfetmek onların esas amacıdır. İnsanlıkla birliği hissetmeyi amaçlamak, yıldıran bir vazifeye atılmış adımın niteliğini taşıyan olabilir; fakat bu bireyler bunu takipte diğer kişilere nazaran daha donanımlıdır, bununla başa çıkabilirler ve bunu başarabilirler.
Sahip oldukları ''baba figürü'' koşulu onların yaşamlarında daha fazla bir lanet olarak yaşamaz, bu kendi içinde saklanmış bir duayı sağlayabilir. Güneş'in bu evdeki yerleşimi gerçekten de onlar ile birlikte yaşamaları için adeta bir duadır. Her ne kadar ilk bakışta, bir adaletsizlik timsali olarak gözüküyor olsa da.
Ben, bu yerleşimin tecrübelerini yaşamış kişilere yalnız olmadıklarını ve orada manevi bir sebep olduğunu anlamaları için teşvik ederim. Onların kendilerini kurbanlar olarak tanımlamamalarını ya da evrenin, babaları ile ilişkiden onları mahrum bırakarak dolandırmamakta olduğunu anlamaları için de...
En önemli şey; bu evrenin bir planı olduğunu ve bu planın yoğun birliğe ve manevi yaratıcımız adına duyduğumuz sevgiye yönelik olduğunu hatırlamaktır. Bu hissiyat, çoğunlukla kelimelerin ötesindedir.
Bilinçaltı düzeyinde ise Güneş, yaşamımızdaki ''baba'' figürünü temsil edendir. Baba figürümüz, yaşamımızdaki güçlü insandır ve herbirimiz için kayda değer bir şekilde ''iyi'' ya da ''kötü'' anlamda etki sahibidir. Maalesef, Güneş'in 12. evdeki yerleşiminde baba figürüne ender rastlanacak bir acı ile bağ söz konusudur.
Öncelikle, 12. evin doğasının, haritamızdaki en manevi evlerden biri olduğunu anlamaya ihtiyaç duyarız. Bu ev tinsellikle ilgili meseleleri temsil eder, sırları, karmayı, merhameti, hapsedilmeyi, hapishaneleri, acıyı, kozmik idrakı, meditasyonu, gerçeklerden kaçışı ve insanlığa hizmeti...
Ana kimliğimiz bu eve yerleştiğinde, kişiliğimiz genellikle ''sezgisel ve içgüdüsel'' bir hal alır. Bizi diğer kişilerin hislerine ve duygularına karşı aşırı hassas bir tip haline getirir. Buradaki yerleşime sahip bireyler; şefkatli, düşünceli ve fedakardır.
Kendileri ve diğerleri adına sınırı kaybetmeleri söz konusudur. Güneş, haritamızda nereye yerleştiyse; orada Tanrı ile birliğimizi aramaya ve gerçekten kim olduğumuzu bulmaya yönelik bir mecburiyet vardır.
Bu, oldukça erken büyüme çağımızda, genellikle dünyevi baba figürümüz ile kurduğumuz bağ sonucu başlar.
Gözlemlerime göre burada üç anahtar vak'adan bahsedilebilir. İlkinde, her zaman baba figüründen ayrılmış olmanın hissiyatıdır. Bu hissiyatın temeli birçok nedene dayanabilir fakat en alışılmış sebep, baba figürünün erken yaşlardaki kaybıdır. Baba figürlerinin ani ölümü ya da kaybı sebebiyle, onlarla yetersiz bağlar kurmuş kişilerdir.
Size danışanlarımdan kaçının ''babam beş yaşımdayken öldü'', ''babam on yaşımdayken öldü'' ya da ''babamı hiç tanımadım'' dediklerini anlatamam.
Bu ifadeler sürekli karşılaştığım açıklamalar, ne zaman Güneş 12. evde gözükse...
İkinci tezahür, baba figürünün uyuşturucu ya da alkol probleminin olmasıdır ki, bu da çocuk ile bağda babanın aciz olduğunu gösterendir. Bu kişiler, babalarına karşı uzaklık hissederek ve babadan bağımsız olarak büyüyen kişilerdir.
Son anahtar vak'a ise; benim ''eksik ya da kayıp baba figürü'' olarak tanımladığımdır. Baba figürü fiziksel olarak bu kişilerin hayatlarında vardır fakat bu kişilerin babaları ile ne ilişkileri vardır, ne de bağları. Belki de baba çok fazla çalışan birisi olabilir, ya da çok fazla seyahat eden ya da bu kişilerin yetişme - büyüme dönemlerinde çevrelerinde olmalarına karşın, iletişimleri olmayabilir.
Bundan dolayı; bu üç örnekte de babanın varolduğuna ilişkin hissiyat yoktur.
Derin kişilikte bu insanlar için yalnızlık doğurabilir; çünkü onlar her zaman ''baba'' enerjisini arıyor hissederler. Bu yerleşime sahip bazı kadınlar, belki de bunu ilişkide oldukları erkeklerde arayanlardır. Bu sıklıkla daha fazla acı veren problemlere sebebiyet verendir. Onlar her defasında partnerlerini hayatlarının odak noktası haline getirmeye başlayabilirler.
Bu ders belki de pek çok defa alınan olabilir, ta ki kendilerine ne yaptıklarını fark edene dek. Bu yerleşimdeki erkekler ise; diğer erkekler ile aynı ortamda bulunmaktan rahatsızlık duyabilirler. Belki de sadece kadın arkadaşlıklar arayabilirler. Erkek arkadaşlarıyla alakalı her potansiyelden kendilerini izole edebilirler çünkü doğuştan açıklanamayan bir korkunun sahibidirler onlar.
Diğer erkekler ile nasıl iletişim kuracaklarını tam olarak bilemezler çünkü babaları ile kayıp bir bağları vardır. Bu yaşananlar, bu yerleşim sahiplerine olabildiğince normaldir.
Bu yerleşimden birçok acı gelir, fakat kayda değer olan büyümek ve buna keza ruhsal gelişimdir.
Her insan, fiziksel sevgiden daha ötede varolan sevgiyi arama noktasına gelmelidir. Bu yerleşimdeki kişi, Tanrı ile birliği bulacaktır ya da yaratıcı gücü; diğerlerine hizmet ederek ve bir başkasının yaşamına bu ilk'i yerleştirerek...
Bu kişiler kelimelerin ötesinde yaratıcı güç ile bağ kurduğu zaman, kendilerini tamamen kabul görmüş ve sevilmiş hissederler. Ki bu, bu yerleşime sahip ruhların katlanmayı seçtiği ilk derstir. Onlar bunu yaptıktan sonra, başka bir kişiyle bağ kurmanın onuruna sahip olabilirler. Bu hissiyat yüzünü göstermeyecektir ta ki, bu evin ana dersine hakim olmalarına dek.
Bu insanlar, Tanrı'yı ya da yaratıcı gücü aramak için acıyı, kalp ağrısını, depresyonu ya da yalnızlık duygusunu tecrübe etmek zorundadır. Bu duygular onların gerçek maksatlarına dikkat çekmek için varolurlar. Tanrı'yla birliği ve insanlığı keşfetmek onların esas amacıdır. İnsanlıkla birliği hissetmeyi amaçlamak, yıldıran bir vazifeye atılmış adımın niteliğini taşıyan olabilir; fakat bu bireyler bunu takipte diğer kişilere nazaran daha donanımlıdır, bununla başa çıkabilirler ve bunu başarabilirler.
Sahip oldukları ''baba figürü'' koşulu onların yaşamlarında daha fazla bir lanet olarak yaşamaz, bu kendi içinde saklanmış bir duayı sağlayabilir. Güneş'in bu evdeki yerleşimi gerçekten de onlar ile birlikte yaşamaları için adeta bir duadır. Her ne kadar ilk bakışta, bir adaletsizlik timsali olarak gözüküyor olsa da.
Ben, bu yerleşimin tecrübelerini yaşamış kişilere yalnız olmadıklarını ve orada manevi bir sebep olduğunu anlamaları için teşvik ederim. Onların kendilerini kurbanlar olarak tanımlamamalarını ya da evrenin, babaları ile ilişkiden onları mahrum bırakarak dolandırmamakta olduğunu anlamaları için de...
En önemli şey; bu evrenin bir planı olduğunu ve bu planın yoğun birliğe ve manevi yaratıcımız adına duyduğumuz sevgiye yönelik olduğunu hatırlamaktır. Bu hissiyat, çoğunlukla kelimelerin ötesindedir.
Alıntı:Carmen Schott.
* Çeviri : Aprilios.