Türkiye'nin en büyük astroloji platformuna hoş geldiniz.

Tam Görünüm: Elenin
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Siteyi normal görüntülemek için, Buraya Tıklayın

Derin


[font=Verdana,sans-serif][/font]Kimilerine göre bir kuyruklu yıldız, kimilerine göre sönmüş cüce yıldız (dwarf star) olan Elenin, yaklaşık 12.000 yıllık bir yörüngesi olduğu söylenen ve bu yörüngesinde bizim güneş sistemimizden nadir geçişi esnasında, 16 Ekim 2011 tarihinde, Dünya’ya en yakın yakınlaşma noktası olan 22 milyon millik bir mesafeden geçiş yapacak. Elenin’in büyüklüğü ve Dünya’mız üzerindeki etkileri konusunda tartışmalar var. Bazı bilim insanları gezegenimiz üzerinde ölçülemeyen çok küçük bir etkiye sahip olacağını söylerken, bazı bilim insanları ve araştırmacılar Dünya üzerinde önemli etkileri olacağı görüşünde

Düşünce ve hislerimize bağlı olarak çevremizde sürekli olarak bir elektromanyetik alan oluşturmaktayız. Bu alanlar dünyamızdaki, güneş sistemimizdeki ve evrendeki diğer birçok gökcisminin yaydığı elektrik ve manyetik alanla sürekli bir etkileşim içindedir. Güneşteki aktiviteler, gezegenler ve Ay, asteroitler, kuyruklu yıldızlar ve diğer gökcisimleri bizi her gün etkileyen elektrik ve manyetik alanlara etki etmektedir. Bilincinde olalım veya olmayalım, manyetik alanlar bize sürekli bilgi taşımaktadır. Bunun neticesinde insan bilincinde önemli değişimler gerçekleşir. Bu manyetizma, insanlığın evrim ve tekamülüne sebep olmaktadır.

Herhangi bir gökcisminin keşfedildiği ana yönelik astroloji haritası, bu gökcisminin insanlığın bilinci ve duygularında, günlük yaşam ve fiziksel şartlar üzerinde nasıl bir etki yaratacağına, ne türde bir enerji taşıdığına dair bilgiler verir. Bu yazımda, uzun yörüngesinde Güneş’imize ve daha sonra Dünya’mıza en yakın geçişini yapacak olan ve bu yüzden son aylarda hakkında çok konuşulan, pek çok spekülasyonlar yapılan Elenin’in ilk keşfedildiği ana yönelik düzenlenmiş astroloji haritası üzerinden değerlendirmeler yapıp, önümüzdeki yakın süreçte bu geçişin ortaya çıkaracağı muhtemel etkiler üzerine odaklanacağım. Öncelikle Elenin ve bu yakın geçiş hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Elenin’in Yakın Geçişi

Kimilerine göre bir kuyruklu yıldız, kimilerine göre sönmüş cüce yıldız (dwarf star) olan Elenin, yaklaşık 12.000 yıllık bir yörüngesi olduğu söylenen ve bu yörüngesinde bizim güneş sistemimizden nadir geçişi esnasında, 16 Ekim 2011 tarihinde, Dünya’ya en yakın yakınlaşma noktası olan 22 milyon millik bir mesafeden geçiş yapacak. Elenin’in büyüklüğü ve Dünya’mız üzerindeki etkileri konusunda tartışmalar var. Bazı bilim insanları gezegenimiz üzerinde ölçülemeyen çok küçük bir etkiye sahip olacağını söylerken, bazı bilim insanları ve araştırmacılar Dünya üzerinde önemli etkileri olacağı görüşünde. Bu araştırmacılardan saygın bir isim olan Cornell Üniversitesi’nden Dr Mensur Omerbashich, sismik araştırmalar alanında dünyanın üst düzey bilim insanlarından. Önemli gezegen dizilimlerinin M6+ depremlere sebep olduğunu iddia eden Omerbashich, 2011 Ağustos-Ekim ayları arasında Dünya’nın çoklu hizalanmalarında yer alacak Elenin Kuyruklu Yıldızının Dünya’nın çok kuvvetli depremselliğini şiddetlendireceğini, büyük felaketsel olaylara neden olma olasılığının bulunduğunu söylüyor.

İnternet taramalarında görebildiğim kadarıyla Elenin hakkında haberler, spekülasyonlar son araştırma yaptığım zamandan bu yana iyice çoğalmış durumda. Kimileri bu gökcisminin kehanetlerdeki Nibiru ya da Marduk olduğunu, kimileri Hopi’lerin “Arınma Günü”nün habercisi Kachina’sı olduğunu, kimileri dev bir uzay gemisi olduğunu iddia ediyor. Rusya savunma bakanı Serdyukov’un, yörüngesindeki anormalliklerden dolayı bu gökcisminin zeka sahibi kimseler tarafından yönetildiğini iddia ettiği, Seti projesinde görevli bilim adamları da aynı görüşte oldukları söyleniyor. Bazıları Elenin’in bu yakınlaşma sürecinde Dünya'da büyük felaketler yaşanacağını iddia ederken, bazıları İncil'de bahsedilen “SON”un geldiğini iddia ediyor. Örneğin Elenin'in Dünya ile Güneş arasından geçeceği 3 günlük süreyi, İncil'deki 3 günlük karanlık süreciyle bağdaştıranlar var.

En yakın geçiş olarak belirtilen 16 Ekim 2011 tarihi, Maya Takvimi'nin aslında 21 Aralık 2012'de değil, 28 Ekim 2011'de sonlandığını iddia eden Dr Carl Johan Callemann'ın verdiği tarihe yakın olduğu, 28 Ekim civarında ilginç gezegen dizilimleri olacağı için, olay bu tarih çakışması yönüyle de çok konuşulur hale gelmiş durumda.

Öte yandan NASA uzmanları ve bazı astronomlar Elenin'in bu yakın geçişinin Dünya'da felaketleri tetiklemeyeceği, çünkü küçük bir gökcismi olduğu görüşünde...

Kişisel kanımca bu yakın geçiş, önümüzdeki yaklaşık bir yıllık süreçte dünyevi olayları oldukça hareketlendirecek. Elenin’in yörüngesinde Dünya’ya en yakın geçişi, ülkeleri ve liderlerini kıran kırana rekabete yönlendiren, güç dayatılmasını öne çıkaran, kazanma hırsını arttıran ve gözü hiçbir şeyi görmeyecek denli yenilmezlik hissi getiren, kazanmak için her türlü yolu deneyen, manipülatif, istediklerine üstü örtülü yollarla ulaşmaya çalışan, her zamankinden daha fazla riskçi ve agresif bir profil çizeceği süreçte olduğumuzu gösterebilir. Uluslararası ilişkiler gerginleşebilir, savaş havası estirecek durumlar yaşanabilir, askeri operasyonlar hız kazanabilir, şiddet ve teröre yönelik eylemler artabilir. Bu bağlamda 2011 yılı Eylül, Ekim, Kasım ayları özellikle dikkat çekiyor. Ama sadece bu tarihlerde değil, takip eden bir yıllık süreçte de bu etkiler devrede olacak.

Pek tabii ki Elenin’in geçişini fiziksel anlamda kastedilen ve korkuyla karşılanan “Dünya’nın Sonu” alameti olarak görmüyorum. Ama her şeyin dönüşüm geçirdiği bu anlamlı “geçiş” döneminde insanlığın dünyadaki hayata ve ilişkilerine daha farklı bir bakış açısı kazanması, farkındalık ve bilinç seviyesinin yükselmesi için gerekli olan “dönüşümü” hızlandırıcı katalizörlerden biri olacağını, mevcut dünya bakışımızın değişmesinin zamanının geldiğini işaret eden bir rol üstlendiğini hissediyorum. Aşağıda okuyacağınız keşif anı astroloji haritasında Satürn’ün Terazi burcuna ve haritanın 12. evine yerleşimi, bilinçaltına yerleşen korku faktörünün ötesinde, aslında bu kuyruklu yıldızın gizli misyonunun insanlığın bilinçaltını yapılandırmak, adaletli düzeni kurma ve insan ilişkilerini dengeleme düşüncesini insanlığın bilinçaltına yerleştirmek olduğunu düşündürüyor.

Elenin’in Keşif Anı Astroloji Haritası

Astronomların Komet yani Kuyruklu Yıldız olarak tanımladıkları Elenin 10 Aralık 2010 tarihinde Rus astronom Leonid Elenin tarafından keşfedilmiştir. Keşfin yapıldığı Mayhill-New Mexico'daki ISON-NM Observatoryum merkez alınarak bölgesel saatle 10:26 için çıkartılmış astroloji haritası bize Elenin’in nasıl bir enerji ve titreşim yaydığı, önümüzdeki süreçte üzerimizde yaratacağı muhtemel etkileri hakkında önemli bilgiler vermektedir.



Bu harita, Yükselen derecesine yakın yerleşmiş Venüs sayesinde bu kuyruklu yıldız her ne kadar dostane ve hoş gözükse de, haritanın geneli bu kuyruklu yıldızın Dünya ve insanlar üzerinde agrese edici bir etkisi olabileceğini gösteriyor. Bunun astrolojik sebeplerini Elenin’in keşfi anı haritasına dayanarak şöyle sıralayabiliriz:

· Yükselendeki Venüs her ne kadar hoş bir duygu ve rehavet verse de, daha sonra zararlı yönlerinin ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Her ne kadar genel olarak barışçıl özellikler taşısa da Venüs’ün Güneş’ten önce doğuyor olması bazı kadim uygarlıklarca savaş ve şiddetin göstergesi olarak kabul edilirdi.

· Yükselen yöneticisi Mars, güçlü olduğu Oğlak burcunda yerleşimde ve Yükselenin yardımcı yöneticisi Plüton ile birleşmekte. Astrolojide Mars agresyon, kavga ve rekabet, savaşı temsil eder. Bir üst oktavı olan Plüton, Mars’ın bu gücünü daha kitlesel olarak, derinlemesine ortaya çıkarabileceğini, kişisel veya bölgesel agresyonu, kitlesel hale dönüştürebileceğini gösteriyor. Bu iki gezegenin kavuşumları acımasız ve şiddete yönelik etkileri ortaya çıkartıcıdır. Gücün dayatılmasını, yoz ve yanlış kullanımını temsil ederler.

· Mars-Plüton kavuşumunun ve Uranüs ile doksan derecelik açıda olması, Elenin’in keşfi anında bulunduğu 29 derece Başak’tan hem Mars’a hem de Uranüs’e gergin açılar yapıyor olması, doğal afetleri de akla getiriyor ister istemez. Haritada Jüpiter ve Uranüs Balık burcunda kavuşum yapmaktalar. Bu ikilinin su elementinde kavuşumu denizler-sularla ilgili sorunları, aşırı yağışları ve sel baskınlarını işaret edebilir. Haritadaki Neptün-Kiron kavuşumu da aynı şeyi ifade etmektedir.

Dünya ve Bizler Üzerindeki Etkileri

Kadim astrologlar, Kuyruklu Yıldız görülmesini pek de hayra alamet olarak nitelendirmezler, insanlığın huzursuzluk ve sıkıntı zamanlarını, tarımı ve hava koşullarını olumsuz etkileyeceğini, aşırı sıcaklara, salgın hastalıklara, ürünlerin verimsizleşmesine, savaşlarda ve krallıklarda değişimlere, rüzgarlara, deprem ve sel felaketlerine sebep olacağını söylerlerdi. Aynı zamanda bu dönemleri askeri veya dini bir liderin ya da reformist bir liderin yükselişinin işareti olarak görürlerdi. Mars veya Güneş’e en yakın oldukları zamanları, bu etkilerin hayata geçeceği radikal değişim zamanları olarak görürlerdi. Elenin’in yörüngesinde Güneş’e en yakın geçişini yapacağı tarih 10 Eylül 2011 olarak görülüyor. Bu tarihte Elenin 13 derece Terazi burcunda olacak. Bu tarihten itibaren etkilerini göstermeye başlayacak.

Elenin’in Dünya’ya en yakın olacağı ve en parlak görüleceği tarih ise 16 Ekim 2011. Bu tarihte Elenin 13 derece Aslan burcunda olacak. Bu tarihte yaratacağı etkiler maksimuma ulaşacak. Kadim astrologlara göre bir Kuyruklu Yıldız’ın görüldüğü zamanda hangi burçta olduğu, ne türde etkileri ortaya çıkartacağını anlamak açısından önemlidir. Dünya Astrolojisi’nde Aslan burcu Kral ve bütün önemli yönetici figürlerinin, gücü elinde bulunduranların, şan ve şöhret sahibi kişilerin, aktörlerin, oyuncuların, metal olarak ise altının ve çok değerli mücevherlerin genel göstergesidir.

Kuyruklu Yıldızın Dünya’dan görülür olduğu Zodyak derecesi bir kral veya bir ülkenin astrolojik haritasının Yükselen veya Tepe Noktası’na denk düşerse ya da bu yılki Giriş (Ingress) haritada Yükselen veya Tepe Noktası’na denk düşerse, o zaman bu ülkeler ve krallar en çok etkilenecek demektir. Kişisel kanaatimce en önemli etkiyi ülke liderleri ve ülkelerin horoskopları üzerinden değerlendirme yapmak en doğrusu olmakla birlikte, Kuyruklu Yıldızın görüleceği Zodyak burcu olan Aslan burcunun kapsamına giren ülkelerin bu geçişten diğer ülkelerden daha fazla etkileneceğini düşünebiliriz. Birkaç farklı astrologdan sentezleyerek verirsek Aslan burcu kapsamına giren ülkelerden ve şehirlerden bazıları şunlar olarak görülmekte:

İtalya (Sicilya), Suriye (Şam), İngiltere (Bristol), Hindistan, ABD (Philedelphia, Chicago), Fransa, Çekoslovakya, Romanya, Arabistan, Küba, Irak, Kore, Meksika, Türkiye (Bazı astrologlara göre Türkiye Başak burcu kapsamına girer, ama Ebu Ma’şar Türklerin Aslan burcu ve Mars ile temsil edildiğini bildirir).

Astrolog Dr Nick Campion “The Book of World Horoscopes” adlı kitabında Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu da Aslan burcu kapsamında vermiştir. Aslan burcunu dünya genelinde en öne çıkan ve “süper güç” olarak kabul edilen örneğin ABD gibi devletleri temsilen de alabiliriz. Geçiş dönemi ve sonrasında saydığımız bu bölge ve devletlerin, kurumların politik, ekonomik, sosyal alanda daha fazla etkileneceğini düşünebiliriz.

İranlı Ortaçağ dönemi astrologu Ebu Ma’şar’a göre Aslan burcu idare etmeyi, cesaret ve kahramanlığı, ihtişamı, şöhret aşkını, başkalarını tehlikeye sokmayı, hile ve aldatmayı, altın ve gümüş benzeri değerli mücevher arzusunun artmasını, insanların hastalıkları olarak mide, ağız ve kalp rahatsızlıklarını temsil eder.

Keşif anı haritasından yola çıkarak ve güncel gezegen dizilimlerine dayanarak Elenin’in yörüngesinde Dünya’mıza nadir yakın geçişinin üzerimizde yaratacağı zihinsel, duygusal, psikolojik, fiziksel etkileri, askeri, politik, dini, kültürel ve sosyal alanda ortaya çıkartması muhtemel değerlendirirsek, zorlayıcı ve gergin etkenlerin daha fazla dikkat çekeceğini söyleyebiliriz. Pek tabii ki ilerlediğimiz günlerde, Elenin’in ilk görülür olduğu anın astroloji haritası üzerinden de değerlendirmeler yapacağız. Bu tarih muhtemelen 16 Ekim 2011 olacak.

Önümüzdeki yakın süreçte etkin gezegen dizilimlerini değerlendirmeye geçmeden önce, Elenin’in keşfine yönelik astroloji haritasında en dikkat çekici yerleşim olarak gösterebileceğimiz Mars-Plüton-Kuzey Ay Düğümü-Merkür kavuşumunun bizim için neleri ifade ettiğini çok iyi okumamız gerekiyor. Stelyum olarak tanımladığımız Oğlak burcundaki bu dizilimin etkilerini çözümlemek için gezegenleri ikili olarak ele alıp değerlendirmek daha isabetli olacak sanırım.

Mars-Plüton kavuşumu, insanlığın önümüzdeki bir yıllık süreçte, ama özellikle de Elenin’in yörüngesinde Güneş ve daha sonra Dünya’ya en yakın geçişini yapacağı Eylül-Kasım ayları arasında, bazı bölgelerde yaşayan insanların etkin doğal afetlerle mücadele edeceğini ve adeta hayatta kalma mücadelesinde olacağını gösteriyor olabilir. Mars-Plüton kavuşumunun ölünceye kadar savaşan eğiliminin yanı sıra ölüme karşı savaşan durumlar da ortaya çıkaracağını düşünebiliriz. Mars-Plüton kavuşumunun cinsel gücü ön plana çıkarıcı etkisi vardır. Bu güçlü enerjinin olumsuz kullanımında yozlaşma söz konusudur ve cinsel içerikli şiddet, tecavüz vakalarında, cinsellikle ilgili konular yüzünden yaşanan cinayetlerin sayısında artış yaşanabilir. Bu ikilinin irtibatlarında gömülü öfkenin aniden ortaya çıkışı söz konusudur.

Merkür-Plüton kavuşumu, gizli bilgilerin ve sırların açığa çıkarılması, ifşa edilmesi zamanlarında olduğumuzu, daha fazla kişinin derin araştırmalara girişip saklanan bilgilerin açığa çıkarılması için sistematik ve derin araştırmaya iten bir eğilim sergileyeceğine işaret edebilir. Gizli ve manüpülatif anlaşma ve konuşmalar ortaya çıkarılabilir. Bir yönüyle, her türlü derin araştırma için mükemmel bir süreçteyiz aslında. Bilgi=güçtür anlayışı giderek vurgu kazanacak. Detaylara hakim olma, karşı tarafın psikolojisini anlayabilme yeteneklerimiz ve sezgilerimiz artacak. Hedefe odaklı zihinler, bu dönemde amaçlarına daha hızlı ulaşacaklar. Öte yandan, dezenformasyon, manipülasyon, yanlış bilgilendirmeden kaynaklanan korkular da ön planda olacak. Toplumun karanlık düşüncelerinin ve gölge yönünün günlük olaylara yansıması, kuşku ve şüpheciliğin ön plana çıkması gibi riskler oldukça fazla bu yakın süreçte.

Merkür-Mars kavuşumu, düşünceyi eyleme geçirme konusunda istekli, aceleci, hızlı ve riskli karar almaya, kendi bildiği yönde inatçı biçimde ilerlemeye eğilimli kılar. Rekabetçi ve agresif düşünme, tartışma ve kavgalardan aklıyla ve taktik yeteneğiyle galip çıkabilme arzusunu tetikler. Zihinsel çeviklik ve çabuk algılama yeteneğinin yanı sıra, sözleri yumuşatamayan, keskin dilli, hicivci bir üslup verir. Tartışmacı ve acımasızca eleştirel davranabileceğimiz bu dönemde sözlerimize her zamankinden daha fazla dikkat etmemiz gerekecek. Sinirsel gerginlik ve hassasiyet, sinirlerle ilgili fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Bu kavuşum, fikirlerimizde büyük dönüşüm imkanı verirken, gerçeklik algımızda da dönüşümlere sebep olabilir.

Kuzey Ay Düğümü’nün bu kavuşumların orta noktasında yer alması, bütün bu gezegenlerin performanslarını, gücünü arttırıyor. Kadersel olarak insanlığın çekileceği yönü gösteriyor. Anahtar sözcüklerle okursak: Kitlesel agresyon, savaş riski, manipülatif ve karizmatik askeri liderler, yeni bir karizmatik liderin yükselişi, büyük kitlesel olaylar, kaçınılamaz zihinsel-bilinçsel dönüşüm.

Bu kavuşumlar Oğlak burcunda yer alıyor. Astrolojide Oğlak burcu kolektif olarak sınırlamalarımızı, kalıplarımızı, hiyerarşi ve düzenlerimizi, kanun ve kurallarımızı temsil eder. Devlet düzenleri, resmi kurum ve organizasyonlar, resmi otorite figürleri, ekonomi ve iş dünyası, eski olan her şey (eski yapılar, düzenler, gelenekler) Oğlak burcu yönetimindedir. Oğlak burcu fiziksel koşullarımızın, topraklarımızın, dünyevi olan değerlerimizin yanı sıra, kabul ettiğimiz gerçekliği de temsil eder. Medikal astrolojiye göre iskelet sistemini, kemikleri ve cildi yönetir. Bu burçtaki önemli dizilim, yukarıda saydığımız toplumsal konu ve değerlerde önemli bir dönüşüm sürecinden geçiş yapmak üzere olduğumuzu göstermektedir. Önümüzdeki yakın süreçte karşılaşacağımız muhtemel durumları şöyle sıralayabiliriz:

· Toprak mahsulleriyle ilgili sorunlar, büyük tarımsal depresyon riski

· Kıtlığın artması

· Deprem riski, maden kazaları

· Ekonomi ve iş dünyasında büyük dönüşüm, yeniden yapılanma

· Politik düzenlerde ve devlet kurumlarında değişim-dönüşümler

· Kemik-eklem rahatsızlıklarının artması, iskelet sistemiyle ilgili sorunlar

Haritadaki kavuşumlar Oğlak burcundakilerle sınırlı değil. Kova burcundaki Neptün-Kiron, Balık burcundaki Jüpiter-Uranüs kavuşumları da çok şeyler söylüyor…

Neptün-Kiron kavuşumu, ruhsal açılımlar açısından mükemmel bir enerji yayıyor ve evren bütünleşme fırsatı getiriyor. Toplumsal realite değişimine kolaylık sağlayacak bu kavuşum, farkındalık artışına işaret ediyor. Bildiğimiz gerçeklik dışındaki realitelere daha yakın, ruhsal olana ve aydınlanmaya çok açık, bilinenin ötesinde şeyler deneyimlemeye de çok, dünya dışı yaşam formlarıyla, deneyimlediğimizin ötesindeki kavramlar ve boyutlarla ilgili konularda önemli bilgiler edinme zamanlarında, ruhsal, dinsel ve ilahi konulara eğilmek için mükemmel bir süreçteyiz. Kavuşumun Kova burcunda olması görünmez durumdaki spiritüel dünya ile maddi dünya arasındaki bağlantının daha görünür hale geleceğine, birey ve kozmos bağlantısının güçlenmeye başlamasına işaret edebilir. Ezoterik bilgilerin toplumsal alanda form bulması ve topluma aktarılması kolaylaşabilir. Toplumla ilgili ve insani konular öne çıkabilir, yaratıcılıkta artış yaşanabilir, özgürlük ve demokrasi konuları vurgu kazanabilir. Kova burcundaki bu kavuşum, bilim ve teknoloji temalarının yanı sıra, geleceğin bilimi astrolojinin (Kova) yeniden hızlı yükselişini de gösteriyor olabilir. Öte yandan bu kavuşum denizler ve sularla ilgili sorunlara, aşırı yağışlar, taşkınlar ve seller gibi doğal afetlere işaret edebilir.

Jüpiter-Uranüs kavuşumu, bilinçte ani açılımlar ve uyanışlara, genişleyen ufuklara, kuantum sıçraması gibi ortaya çıkan ani farkındalık ve daha gelişkin bir anlayış kazanmaya yönelik bir enerji titreşimine işaret ediyor. Teknolojik ve bilimsel alanda önemli keşif ve buluşların, gelişmelerin yanı sıra, astrolojinin (Uranüs) daha geniş kitlelere yayılacağını (Jüpiter) düşünebiliriz. Ama bu kez çok daha spiritüel tarafı ağırlık kazanarak (Balık). Müzik ve diğer sanatlarda zengin yaratıcılık patlamaları, radikal düşünce akımları, geleceğe yönelik ihtimallerle bağlantımızı kuran, bizi yeni deneyim alanlarına sevk eden, açık fikirli hale gelmemize imkan veren bu kavuşum, sınırları aşma ve özgürlük arzusunun şiddetli bir biçimde vurgu kazanacağını da gösteriyor. Balık burcundaki Jüpiter-Uranüs kavuşumunun Yay burcunda yerleşimde bulunan Güneş ile dik açısı, ayaklanma ve protestoların artarak devam edeceği, özgürlük ilanlarının dikkat çekici bir biçimde artacağı bir süreçte olacağımızı ifade ediyor. Jüpiter-Uranüs kavuşumu, sert rüzgarları, tayfun ve kasırgaların etken olacağı, Dünya manyetik alanında önemli türbülansların öne çıkacağını da anlatıyor. Balık burcundaki bu kavuşum manevi açılımlar, ruhsal konular, sezgilerin, telapatik yeteneklerin ve yaratıcılığın yükselmesinin yanı sıra, sular ve denizlerle ilgili sorunlar, tsunamilerin de dikkat çekici derecede artışını gösteriyor olabilir.

Venüs-Ay karesi, bu iki gezegen de haritanın köşe evlerinde yerleşimde bulunduklarından, kadın figürlerinin öne çıkacağını, seslerini daha fazla yükselteceklerini göstermektedir.

Venüs’ün Mars-Plüton kavuşumu ile altmışlığı, yukarıda bahsettiğimize benzer şekilde, kadın figürlerinin dünya olaylarını etkileme gücünün ve etkisinin artışını, dişil enerjinin yükselişini ifade etmektedir. Venüs-Mars uyumlu açısı, eril-dişil enerjilerinin dengeye gelmeye başlayacağına işaret edebilir.

Astrolojik aktörler aktif durumdaki olasılıkları göstermekte, birer potansiyel olarak ortaya çıkmaktadırlar. Nasıl sonuçlar elde edeceğimiz, bu etkileri nasıl kullanacağımızla, bilincimizi neye odaklandığımızla çok ilgilidir. Bu bağlamda bireysel ve kolektif bilincin neye odaklandığı çok önem taşımaktadır. Beklenen durumlara bir korku ve yıkım nedeni olarak yaklaşmak, böyle bir sonucu kendimize çekmemize de sebep olacaktır. Bunun yerine olasılıkların farkında olmamızda, fiziksel, duygusal ve zihinsel anlamda kendimizi hazırlamamızda, bu süreci doğru yönetmeye odaklanmamızda fayda görüyorum. Böyle zamanlarda oluşan streslerin aslında bir itici güç olarak bizi geliştirmeye yönelik olduğunun farkında olmalıyız.

Kişisel görüşüme göre bu dönemde hiçbir şey bizi yok etmek üzere planlanmıyor; geliştirmek ve yeni tekamül ve idrak seviyelerine sevk etmek üzere planlanıyor. İlahi plan bizim yeni bir aşamaya geçiş yapmamız için çalışıyor…

Elenin’in de Dahil Olduğu Önemli Dizilimler

Elenin'in de dahil olacağı, 26-27-28 Eylül 2011 tarihlerindeki önemli gezegen diziliminin (Elenin-Güneş-Dünya-Uranüs-Merkür) Japonya depremi benzeri büyük bir felaketi tetikleyebileceği görüşü hakim. Böyle düşünülmesine sebep olan şey Elenin'in etkin dizilimde olduğu 9-11 Mart geçişinde büyük Japonya depreminin yaşanmış olması.

Bir süredir güneşmerkezli gezegen dizilimleri ve bunların güneş aktivitelerini tetiklemesi neticesinde bizim Dünya üzerindeki hayatımıza yansıması üzerine çalışıyorum. Bu yüzden Elenin’in de dahil olacağı bazı dizilimler direkt dikkat alanıma girmiş durumda.

Eylül-Ekim-Kasım ayları için bazı riskli tarihleri vereceğim. Ama her zaman olduğu gibi konunun iki farklı getirisini dengeleyip, insan bilinci üzerindeki geliştirici etkileri de işleyeceğim. Bu geçiş her ne kadar diğer gezegen dizilimleriyle birlikte değerlendirildiğinde bazı felaketleri tetikleyecek ise de, global iletişim ağlarıyla ilgili bazı sorunlar yaratabilecek ise de, sonuç olarak bazı bakımlardan bizim için geliştirici, hatta koruyucu bile olabileceğini düşündüğüm bazı etkenlere sebep olabileceğinden de bahsedeceğim.

Ama öncelikle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Gezegen dizilimlerini ve bu dizilimlerin muhtemel etkilerini değerlendirirken Güneşmerkezli astroloji kullanıyorum. Böylelikle gezegenlerin Güneş ile ilişkilerini ve güneş aktivitelerinin oluşacağı zamanları, bunun Dünya’ya olan yansımalarını, deprem ve volkan aktivitelerine, diğer doğa olaylarına, fiziksel ve ruhsal sağlığımızla ilgili durumlara, finansal değişimlere, politik-ulusal-uluslararası alandaki etkilerini daha iyi oranda tahmin edebiliyorum. Bu açıklama vesilesiyle Elenin’in keşfi anına yönelik yukarıda yer verdiğim Yermerkezli haritanın yanı sıra, Güneşmerkezli haritaya da yer vermek istiyorum. Güneşmerkezli astrolojinin kullanımı konusunda henüz çok bilgi sahibi olmayan okuyucunun kafasını bulandırmamak adına yorumlarımı çok kısa tutacağım.

Elenin’in keşfi anına yönelik Güneşmerkezli astroloji haritası, yukarıda yer verdiğim ve alışık olduğumuz Yermerkezli astroloji haritasına nazaran daha gergin etkiler içeriyor. Bu durum, Elenin Kuyruklu Yıldız’ın yörüngesinde Dünya’ya en yakın geçişini yapmaya hazırlandığı önümüzdeki yakın süreçte gerek toplumsal olaylar, gerekse doğa olayları açısından stresli bir sürece giriş yaptığımızı gösteriyor.



Bu haritada yine Mars-Plüton kavuşumu var ve bu kavuşum Jüpiter-Venüs-Satürn gezegenleriyle gergin dik ve karşıt açılar oluşturuyor. Böylelikle 5 gezegen arasında T-kare açı kalıbı oluşmuş oluyor. Bu sert açı kalıbı bize, önümüzdeki yakın süreçte kişisel ve sosyal ilişkilerde (Venüs-Mars), ulusal ve uluslararası ilişkilerde (Venüs-Jüpiter) gerginlikler, savaş ve terör riskleri (Mars-Plüton), ekonomik türbülanslar (Jüpiter-Satürn), doğal afetlerde (Mars-Satürn-Plüton) artış olacağını göstermekte.

Gezegen Dizilimleri ve Doğal Afetler İlişkisi

Bazı araştırmacılar, gezegensel çekim güçlerinin ve düşük yoğunluklu elektromanyetik güçlerin beraber etki ederek depremleri etkiliyor olduğunu düşünmektedir. Gezegenlerin gruplanması, dizilimleri ek bir çekim gücü oluşturarak depremleri tetikleyebilir. Frank Glasby’e göre bu konudaki esas nokta şudur: Gezegensel çekim güçleri depremden önce gelişen yatay basıncın oluşmasını kolaylaştırır ve aynı zamanda yer ışınımına da neden olur. Gezegensel güçlere ek olarak okyanus gelgitleri de kayalara basınç yapar. Dolunay ve yeniay zamanlarında daha fazla okyanus gelgiti vardır. Bu yüzden dolunay ve yeniay zamanlarında daha çok deprem görülür.

Çok sayıda gezegenin hizalanması, doğal afetlerin artması anlamına gelmektedir. Araştırmalar 0-90-180 derecelik açılarla oluşan gezegen dizilimlerinde doğal afetlerde artış olduğunu göstermektedir. Özellikle Dünya’nın da dahil olduğu gezegen dizilimlerinde güneşteki aktivitelerin arttığı, buna bağlı olarak veya bağımsız olarak yeryüzünde depremlerin ve volkan patlamalarının olduğu gözlemlenmiştir.

Araştırmacı ve yazar Ken Ring, Ay’ın hareketlerinin deprem tahminleri için de kullanılabileceğini söylemektedir. Predicting the Weather ty the Moon adlı kitabında belirttiğine göre, depremsel açıdan riskli dönemlerden biri, Ay’ın ekvatorun kuzey ya da güneyindeki maksimum deklinasyonlarında olduğu dönemdir. Ay bu pozisyonlarda yaklaşık 3 gün kalır ve buradayken tektonik plaklara önemli bir gerilim uygular. Astrolog Ed Tamblin, incelediği 14 önemli deprem örneğinin 12’sinde Ay’ın ekvatorun kuzeyinde olduğunu fark etmiştir. Ring’e göre doğal felaketler açısından bir başka riskli dönem, Ay’ın Dünya’ya en yakın (perigee) yerinden geçiş zamanıdır. Bu sırada dünyadaki depremlerin artması da olasıdır. Araştırmalar, önemli depremlerin Ay’ın yeni ay, dolunay ya da perigee olduğu zamanlara denk geldiğini göstermektedir.

Bazı araştırmacılar, yanardağ aktivitesi ve güneş aktiviteleri arasında bağlantı olduğunu öne sürmüşler, ama gezegenleri hesaba katmadıklarından mekanizmayı açıklayamamışlardır. “Gezegenler, Güneş Lekeleri ve Depremler” kitabının yazarı Frank Glasby’e göre yanardağ patlamaları ile ilgili birçok çizelge incelendiğinde depremlerden iki esas fark görülür: Genellikle 90 dereceye yakın açı yapan ikiden fazla gezegen vardır, Dünya’nın merkezi bu elektromanyetik ışınımlardan uyarı alır ve magma daha sıcak olur. Yanardağ patlamalarında gezegen dizilimleri genellikle daha yakındır, çoğunlukla birbirleriyle ve Güneş’le aynı yönde olurlar ve Ay da bu yönde olduğunda okyanus gelgiti bariz bir şekilde daha fazla olur. Burada önemli nokta, daha önceki dizilimlerin de sonuca katkıda bulunmasıdır. 15 gün civarındaki aralarla oluşan gezegen dizilimlerini yanardağ patlamaları tahminlerinde dikkate almalıdır. Yakın dizilimlerin olduğu zamanlarda, yanardağ patlamalarından önce sismik aktivitede artış olur. Bu sismik aktiviteler bize, yanardağ patlamalarını tahminde ipucu verebilirler.

2011 yılı Eylül, Ekim, Kasım aylarında, ardı ardına önemli gezegen dizilimleri gerçekleşecektir ve verilen bilgilere bakılırsa göre Elenin de bazı gezegenlerle dizilimde olacaktır. Bu dizilimler civarındaki tarihlerde, doğa ve insan olaylarında ekstrem artışlar yaşandığından bahsetmiştik. Önemli gezegen dizilimleri ekinoks dönemlerine yakın zamanlara, yani Mart-Eylül aylarına denk geldiğinde, doğal afetler ve insan olaylarında belirgin bir artışa sebep olmaktadır. Eylül ayına ve ekinoks tarihine varmak üzere olduğumuza göre, bu konuda biraz bilgi vermemizde fayda var.

Mevsimsel Etki

An Introduction to Astronomy kitabında bilim insanları Baker ve Fredrick’ein bildirdiğine göre ekinoks zamanlarına yakın tarihlerde Dünya Güneş’ten kaynaklanan maksimum manyetik radyasyon ve güneş parçacıklarına maruz kalır. Dr Mahmood Bashir’e göre Dünya’mızın Güneş’ten daha fazla manyetik etki aldığı tarihler her yılın 15 Şubat-15 Mayıs ve 1 Ağustos-1 Kasım tarihleri arasındadır. Bu aylar içerisinde en fazla etki alınan aylar ekinoks zamanları olan Mart ve Eylül aylarıdır. Güneş lekesi sayısı arttığında bu etki daha da fazlalaşır. Bashir’e göre bunun nedeni Güneş’in rotasyonunun Dünya’nın kendi eksenindeki ve yörüngesindeki rotasyonla benzer olmasıdır. Bunların toplam etkisiyle güneş lekesi kuşağı yılda iki kez derece sürüklenerek Güneş diskinden taşar.

Manyetik aylar olarak tanımlayabileceğimiz ilkbahar ve sonbahar aylarında entelektüel, biyolojik, psikolojik, duygusal ve politik aktiviteler kişisel düzeyde ve kolektif toplum düzeyinde ilginç bir şekilde artmaktadır. Bahar aylarında bitkiler, hayvanlar ve insanlar daha fazla üreme, zihinsel aktivite, ajite ruh hali, duygusal kararsızlık ve agresyon ritmine girerler.

Ekinoks zamanları kasırga mevsimi ile de örtüşmektedir. Eylül ayı, özellikle Pasifik’te fırtınaların ve büyük çaplı kasırgaların etkin olduğu bir aydır. Gezegen dizilimleri veya güneş aktiviteleriyle tetiklenen jeomanyetik fırtınaların, hava zaten fırtınalıysa iklimsel fırtınaları uzattığını biliyoruz. Bu dönemde oluşacak gezegen dizilimleri, etkin jeomanyetik fırtınalara sebep olabilir, büyük ölçekli depremleri, tsunami ve sel baskınlarını, volkan aktivitelerini etkileyebilir. 23-27 Eylül arasındaki tarihlerde etkin olacak gezegen dizilimleri, özellikle Pasifik'te, ABD kıyılarında sert fırtınalar, kasırgalar meydana gelebileceğini gösteriyor. Dizilimler Uranüs’ü de içerdiğinden, ortalık her zamankinden daha hareketli ve kaotik olabilir, insanlar daha heyecanlı, stresli, saldırgan ve asi hissedebilirler. Dizilime dahil olan Merkür, iletişimsel sorunlar da yaşanabileceğine, Uranüs ile sert açısı, işin elektriksel veya teknolojik boyutunu da işin içine katıyor.

Eylül ayına varmış, ekinoksa yaklaşmış durumdayız ve bu kez çok nadir görülen önemli bir geçişe, Elenin’in yakın geçişine tanık olmaktayız. Bu şartlarda önümüzdeki süreçte etkin olacak gezegen dizilimlerinin tarihlerini bilmemiz özel önem taşımaktadır. Belli bir süre içerisinde ardı ardına gelecek gezegen dizilimleri depremler, tsunamiler, volkan patlamaları, kasırgalar, aşırı yağışlar ve sel baskınları gibi doğal afetlerde artış riskine işaret etmektedir.

Tarihleri vermeden önce, konuya ilginç bir perspektiften bakacağım. Son dönemde yapılan araştırmalar, güneş aktivitelerinin etkin doğal felaketlere sebep olan ve bu yüzden zararlı gibi gözüken yönünün yanı sıra, evrensel ışınımlardan koruyan faydalı bir yönü de var. Güneş aktiviteleri yalnızca Dünya’nın manyetik alanını bozmaz. Aynı zamanda Dünya’nın koruyucu tabakası olan ve canlıların yaşamasına ve gelişmesine olanak sağlayan İyonosferi de besler. Güneş aktiviteleri arttığında İyonosfer güçlenir ve Dünya’nın manyetik alanı kasılır. Böylece erensel ışınımlar atmosfere giremez. Güneş aktiviteleri azaldığında ise, evrensel ışınımlar atmosfere girebilir, çünkü Dünya’nın koruyucu tabakası güç kaybetmiştir. Benzer etkiyi Elenin de gösterecek olabilir. Dünya manyetik alanında türbülans yaratıp, koruyucu tabakanın gardını erken almasını sağlayarak, zararlı başka evrensel ışınımlardan korunmamıza sebep olabilir…

Öner DÖŞER

29 Ağustos 2011

ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan

Derin


[font=Verdana,sans-serif][/font]Kimilerine göre bir kuyruklu yıldız, kimilerine göre sönmüş cüce yıldız (dwarf star) olan Elenin, yaklaşık 12.000 yıllık bir yörüngesi olduğu söylenen ve bu yörüngesinde bizim güneş sistemimizden nadir geçişi esnasında, 16 Ekim 2011 tarihinde, Dünya’ya en yakın yakınlaşma noktası olan 22 milyon millik bir mesafeden geçiş yapacak. Elenin’in büyüklüğü ve Dünya’mız üzerindeki etkileri konusunda tartışmalar var. Bazı bilim insanları gezegenimiz üzerinde ölçülemeyen çok küçük bir etkiye sahip olacağını söylerken, bazı bilim insanları ve araştırmacılar Dünya üzerinde önemli etkileri olacağı görüşünde

Düşünce ve hislerimize bağlı olarak çevremizde sürekli olarak bir elektromanyetik alan oluşturmaktayız. Bu alanlar dünyamızdaki, güneş sistemimizdeki ve evrendeki diğer birçok gökcisminin yaydığı elektrik ve manyetik alanla sürekli bir etkileşim içindedir. Güneşteki aktiviteler, gezegenler ve Ay, asteroitler, kuyruklu yıldızlar ve diğer gökcisimleri bizi her gün etkileyen elektrik ve manyetik alanlara etki etmektedir. Bilincinde olalım veya olmayalım, manyetik alanlar bize sürekli bilgi taşımaktadır. Bunun neticesinde insan bilincinde önemli değişimler gerçekleşir. Bu manyetizma, insanlığın evrim ve tekamülüne sebep olmaktadır.

Herhangi bir gökcisminin keşfedildiği ana yönelik astroloji haritası, bu gökcisminin insanlığın bilinci ve duygularında, günlük yaşam ve fiziksel şartlar üzerinde nasıl bir etki yaratacağına, ne türde bir enerji taşıdığına dair bilgiler verir. Bu yazımda, uzun yörüngesinde Güneş’imize ve daha sonra Dünya’mıza en yakın geçişini yapacak olan ve bu yüzden son aylarda hakkında çok konuşulan, pek çok spekülasyonlar yapılan Elenin’in ilk keşfedildiği ana yönelik düzenlenmiş astroloji haritası üzerinden değerlendirmeler yapıp, önümüzdeki yakın süreçte bu geçişin ortaya çıkaracağı muhtemel etkiler üzerine odaklanacağım. Öncelikle Elenin ve bu yakın geçiş hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Elenin’in Yakın Geçişi

Kimilerine göre bir kuyruklu yıldız, kimilerine göre sönmüş cüce yıldız (dwarf star) olan Elenin, yaklaşık 12.000 yıllık bir yörüngesi olduğu söylenen ve bu yörüngesinde bizim güneş sistemimizden nadir geçişi esnasında, 16 Ekim 2011 tarihinde, Dünya’ya en yakın yakınlaşma noktası olan 22 milyon millik bir mesafeden geçiş yapacak. Elenin’in büyüklüğü ve Dünya’mız üzerindeki etkileri konusunda tartışmalar var. Bazı bilim insanları gezegenimiz üzerinde ölçülemeyen çok küçük bir etkiye sahip olacağını söylerken, bazı bilim insanları ve araştırmacılar Dünya üzerinde önemli etkileri olacağı görüşünde. Bu araştırmacılardan saygın bir isim olan Cornell Üniversitesi’nden Dr Mensur Omerbashich, sismik araştırmalar alanında dünyanın üst düzey bilim insanlarından. Önemli gezegen dizilimlerinin M6+ depremlere sebep olduğunu iddia eden Omerbashich, 2011 Ağustos-Ekim ayları arasında Dünya’nın çoklu hizalanmalarında yer alacak Elenin Kuyruklu Yıldızının Dünya’nın çok kuvvetli depremselliğini şiddetlendireceğini, büyük felaketsel olaylara neden olma olasılığının bulunduğunu söylüyor.

İnternet taramalarında görebildiğim kadarıyla Elenin hakkında haberler, spekülasyonlar son araştırma yaptığım zamandan bu yana iyice çoğalmış durumda. Kimileri bu gökcisminin kehanetlerdeki Nibiru ya da Marduk olduğunu, kimileri Hopi’lerin “Arınma Günü”nün habercisi Kachina’sı olduğunu, kimileri dev bir uzay gemisi olduğunu iddia ediyor. Rusya savunma bakanı Serdyukov’un, yörüngesindeki anormalliklerden dolayı bu gökcisminin zeka sahibi kimseler tarafından yönetildiğini iddia ettiği, Seti projesinde görevli bilim adamları da aynı görüşte oldukları söyleniyor. Bazıları Elenin’in bu yakınlaşma sürecinde Dünya'da büyük felaketler yaşanacağını iddia ederken, bazıları İncil'de bahsedilen “SON”un geldiğini iddia ediyor. Örneğin Elenin'in Dünya ile Güneş arasından geçeceği 3 günlük süreyi, İncil'deki 3 günlük karanlık süreciyle bağdaştıranlar var.

En yakın geçiş olarak belirtilen 16 Ekim 2011 tarihi, Maya Takvimi'nin aslında 21 Aralık 2012'de değil, 28 Ekim 2011'de sonlandığını iddia eden Dr Carl Johan Callemann'ın verdiği tarihe yakın olduğu, 28 Ekim civarında ilginç gezegen dizilimleri olacağı için, olay bu tarih çakışması yönüyle de çok konuşulur hale gelmiş durumda.

Öte yandan NASA uzmanları ve bazı astronomlar Elenin'in bu yakın geçişinin Dünya'da felaketleri tetiklemeyeceği, çünkü küçük bir gökcismi olduğu görüşünde...

Kişisel kanımca bu yakın geçiş, önümüzdeki yaklaşık bir yıllık süreçte dünyevi olayları oldukça hareketlendirecek. Elenin’in yörüngesinde Dünya’ya en yakın geçişi, ülkeleri ve liderlerini kıran kırana rekabete yönlendiren, güç dayatılmasını öne çıkaran, kazanma hırsını arttıran ve gözü hiçbir şeyi görmeyecek denli yenilmezlik hissi getiren, kazanmak için her türlü yolu deneyen, manipülatif, istediklerine üstü örtülü yollarla ulaşmaya çalışan, her zamankinden daha fazla riskçi ve agresif bir profil çizeceği süreçte olduğumuzu gösterebilir. Uluslararası ilişkiler gerginleşebilir, savaş havası estirecek durumlar yaşanabilir, askeri operasyonlar hız kazanabilir, şiddet ve teröre yönelik eylemler artabilir. Bu bağlamda 2011 yılı Eylül, Ekim, Kasım ayları özellikle dikkat çekiyor. Ama sadece bu tarihlerde değil, takip eden bir yıllık süreçte de bu etkiler devrede olacak.

Pek tabii ki Elenin’in geçişini fiziksel anlamda kastedilen ve korkuyla karşılanan “Dünya’nın Sonu” alameti olarak görmüyorum. Ama her şeyin dönüşüm geçirdiği bu anlamlı “geçiş” döneminde insanlığın dünyadaki hayata ve ilişkilerine daha farklı bir bakış açısı kazanması, farkındalık ve bilinç seviyesinin yükselmesi için gerekli olan “dönüşümü” hızlandırıcı katalizörlerden biri olacağını, mevcut dünya bakışımızın değişmesinin zamanının geldiğini işaret eden bir rol üstlendiğini hissediyorum. Aşağıda okuyacağınız keşif anı astroloji haritasında Satürn’ün Terazi burcuna ve haritanın 12. evine yerleşimi, bilinçaltına yerleşen korku faktörünün ötesinde, aslında bu kuyruklu yıldızın gizli misyonunun insanlığın bilinçaltını yapılandırmak, adaletli düzeni kurma ve insan ilişkilerini dengeleme düşüncesini insanlığın bilinçaltına yerleştirmek olduğunu düşündürüyor.

Elenin’in Keşif Anı Astroloji Haritası

Astronomların Komet yani Kuyruklu Yıldız olarak tanımladıkları Elenin 10 Aralık 2010 tarihinde Rus astronom Leonid Elenin tarafından keşfedilmiştir. Keşfin yapıldığı Mayhill-New Mexico'daki ISON-NM Observatoryum merkez alınarak bölgesel saatle 10:26 için çıkartılmış astroloji haritası bize Elenin’in nasıl bir enerji ve titreşim yaydığı, önümüzdeki süreçte üzerimizde yaratacağı muhtemel etkileri hakkında önemli bilgiler vermektedir.



Bu harita, Yükselen derecesine yakın yerleşmiş Venüs sayesinde bu kuyruklu yıldız her ne kadar dostane ve hoş gözükse de, haritanın geneli bu kuyruklu yıldızın Dünya ve insanlar üzerinde agrese edici bir etkisi olabileceğini gösteriyor. Bunun astrolojik sebeplerini Elenin’in keşfi anı haritasına dayanarak şöyle sıralayabiliriz:

· Yükselendeki Venüs her ne kadar hoş bir duygu ve rehavet verse de, daha sonra zararlı yönlerinin ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Her ne kadar genel olarak barışçıl özellikler taşısa da Venüs’ün Güneş’ten önce doğuyor olması bazı kadim uygarlıklarca savaş ve şiddetin göstergesi olarak kabul edilirdi.

· Yükselen yöneticisi Mars, güçlü olduğu Oğlak burcunda yerleşimde ve Yükselenin yardımcı yöneticisi Plüton ile birleşmekte. Astrolojide Mars agresyon, kavga ve rekabet, savaşı temsil eder. Bir üst oktavı olan Plüton, Mars’ın bu gücünü daha kitlesel olarak, derinlemesine ortaya çıkarabileceğini, kişisel veya bölgesel agresyonu, kitlesel hale dönüştürebileceğini gösteriyor. Bu iki gezegenin kavuşumları acımasız ve şiddete yönelik etkileri ortaya çıkartıcıdır. Gücün dayatılmasını, yoz ve yanlış kullanımını temsil ederler.

· Mars-Plüton kavuşumunun ve Uranüs ile doksan derecelik açıda olması, Elenin’in keşfi anında bulunduğu 29 derece Başak’tan hem Mars’a hem de Uranüs’e gergin açılar yapıyor olması, doğal afetleri de akla getiriyor ister istemez. Haritada Jüpiter ve Uranüs Balık burcunda kavuşum yapmaktalar. Bu ikilinin su elementinde kavuşumu denizler-sularla ilgili sorunları, aşırı yağışları ve sel baskınlarını işaret edebilir. Haritadaki Neptün-Kiron kavuşumu da aynı şeyi ifade etmektedir.

Dünya ve Bizler Üzerindeki Etkileri

Kadim astrologlar, Kuyruklu Yıldız görülmesini pek de hayra alamet olarak nitelendirmezler, insanlığın huzursuzluk ve sıkıntı zamanlarını, tarımı ve hava koşullarını olumsuz etkileyeceğini, aşırı sıcaklara, salgın hastalıklara, ürünlerin verimsizleşmesine, savaşlarda ve krallıklarda değişimlere, rüzgarlara, deprem ve sel felaketlerine sebep olacağını söylerlerdi. Aynı zamanda bu dönemleri askeri veya dini bir liderin ya da reformist bir liderin yükselişinin işareti olarak görürlerdi. Mars veya Güneş’e en yakın oldukları zamanları, bu etkilerin hayata geçeceği radikal değişim zamanları olarak görürlerdi. Elenin’in yörüngesinde Güneş’e en yakın geçişini yapacağı tarih 10 Eylül 2011 olarak görülüyor. Bu tarihte Elenin 13 derece Terazi burcunda olacak. Bu tarihten itibaren etkilerini göstermeye başlayacak.

Elenin’in Dünya’ya en yakın olacağı ve en parlak görüleceği tarih ise 16 Ekim 2011. Bu tarihte Elenin 13 derece Aslan burcunda olacak. Bu tarihte yaratacağı etkiler maksimuma ulaşacak. Kadim astrologlara göre bir Kuyruklu Yıldız’ın görüldüğü zamanda hangi burçta olduğu, ne türde etkileri ortaya çıkartacağını anlamak açısından önemlidir. Dünya Astrolojisi’nde Aslan burcu Kral ve bütün önemli yönetici figürlerinin, gücü elinde bulunduranların, şan ve şöhret sahibi kişilerin, aktörlerin, oyuncuların, metal olarak ise altının ve çok değerli mücevherlerin genel göstergesidir.

Kuyruklu Yıldızın Dünya’dan görülür olduğu Zodyak derecesi bir kral veya bir ülkenin astrolojik haritasının Yükselen veya Tepe Noktası’na denk düşerse ya da bu yılki Giriş (Ingress) haritada Yükselen veya Tepe Noktası’na denk düşerse, o zaman bu ülkeler ve krallar en çok etkilenecek demektir. Kişisel kanaatimce en önemli etkiyi ülke liderleri ve ülkelerin horoskopları üzerinden değerlendirme yapmak en doğrusu olmakla birlikte, Kuyruklu Yıldızın görüleceği Zodyak burcu olan Aslan burcunun kapsamına giren ülkelerin bu geçişten diğer ülkelerden daha fazla etkileneceğini düşünebiliriz. Birkaç farklı astrologdan sentezleyerek verirsek Aslan burcu kapsamına giren ülkelerden ve şehirlerden bazıları şunlar olarak görülmekte:

İtalya (Sicilya), Suriye (Şam), İngiltere (Bristol), Hindistan, ABD (Philedelphia, Chicago), Fransa, Çekoslovakya, Romanya, Arabistan, Küba, Irak, Kore, Meksika, Türkiye (Bazı astrologlara göre Türkiye Başak burcu kapsamına girer, ama Ebu Ma’şar Türklerin Aslan burcu ve Mars ile temsil edildiğini bildirir).

Astrolog Dr Nick Campion “The Book of World Horoscopes” adlı kitabında Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu da Aslan burcu kapsamında vermiştir. Aslan burcunu dünya genelinde en öne çıkan ve “süper güç” olarak kabul edilen örneğin ABD gibi devletleri temsilen de alabiliriz. Geçiş dönemi ve sonrasında saydığımız bu bölge ve devletlerin, kurumların politik, ekonomik, sosyal alanda daha fazla etkileneceğini düşünebiliriz.

İranlı Ortaçağ dönemi astrologu Ebu Ma’şar’a göre Aslan burcu idare etmeyi, cesaret ve kahramanlığı, ihtişamı, şöhret aşkını, başkalarını tehlikeye sokmayı, hile ve aldatmayı, altın ve gümüş benzeri değerli mücevher arzusunun artmasını, insanların hastalıkları olarak mide, ağız ve kalp rahatsızlıklarını temsil eder.

Keşif anı haritasından yola çıkarak ve güncel gezegen dizilimlerine dayanarak Elenin’in yörüngesinde Dünya’mıza nadir yakın geçişinin üzerimizde yaratacağı zihinsel, duygusal, psikolojik, fiziksel etkileri, askeri, politik, dini, kültürel ve sosyal alanda ortaya çıkartması muhtemel değerlendirirsek, zorlayıcı ve gergin etkenlerin daha fazla dikkat çekeceğini söyleyebiliriz. Pek tabii ki ilerlediğimiz günlerde, Elenin’in ilk görülür olduğu anın astroloji haritası üzerinden de değerlendirmeler yapacağız. Bu tarih muhtemelen 16 Ekim 2011 olacak.

Önümüzdeki yakın süreçte etkin gezegen dizilimlerini değerlendirmeye geçmeden önce, Elenin’in keşfine yönelik astroloji haritasında en dikkat çekici yerleşim olarak gösterebileceğimiz Mars-Plüton-Kuzey Ay Düğümü-Merkür kavuşumunun bizim için neleri ifade ettiğini çok iyi okumamız gerekiyor. Stelyum olarak tanımladığımız Oğlak burcundaki bu dizilimin etkilerini çözümlemek için gezegenleri ikili olarak ele alıp değerlendirmek daha isabetli olacak sanırım.

Mars-Plüton kavuşumu, insanlığın önümüzdeki bir yıllık süreçte, ama özellikle de Elenin’in yörüngesinde Güneş ve daha sonra Dünya’ya en yakın geçişini yapacağı Eylül-Kasım ayları arasında, bazı bölgelerde yaşayan insanların etkin doğal afetlerle mücadele edeceğini ve adeta hayatta kalma mücadelesinde olacağını gösteriyor olabilir. Mars-Plüton kavuşumunun ölünceye kadar savaşan eğiliminin yanı sıra ölüme karşı savaşan durumlar da ortaya çıkaracağını düşünebiliriz. Mars-Plüton kavuşumunun cinsel gücü ön plana çıkarıcı etkisi vardır. Bu güçlü enerjinin olumsuz kullanımında yozlaşma söz konusudur ve cinsel içerikli şiddet, tecavüz vakalarında, cinsellikle ilgili konular yüzünden yaşanan cinayetlerin sayısında artış yaşanabilir. Bu ikilinin irtibatlarında gömülü öfkenin aniden ortaya çıkışı söz konusudur.

Merkür-Plüton kavuşumu, gizli bilgilerin ve sırların açığa çıkarılması, ifşa edilmesi zamanlarında olduğumuzu, daha fazla kişinin derin araştırmalara girişip saklanan bilgilerin açığa çıkarılması için sistematik ve derin araştırmaya iten bir eğilim sergileyeceğine işaret edebilir. Gizli ve manüpülatif anlaşma ve konuşmalar ortaya çıkarılabilir. Bir yönüyle, her türlü derin araştırma için mükemmel bir süreçteyiz aslında. Bilgi=güçtür anlayışı giderek vurgu kazanacak. Detaylara hakim olma, karşı tarafın psikolojisini anlayabilme yeteneklerimiz ve sezgilerimiz artacak. Hedefe odaklı zihinler, bu dönemde amaçlarına daha hızlı ulaşacaklar. Öte yandan, dezenformasyon, manipülasyon, yanlış bilgilendirmeden kaynaklanan korkular da ön planda olacak. Toplumun karanlık düşüncelerinin ve gölge yönünün günlük olaylara yansıması, kuşku ve şüpheciliğin ön plana çıkması gibi riskler oldukça fazla bu yakın süreçte.

Merkür-Mars kavuşumu, düşünceyi eyleme geçirme konusunda istekli, aceleci, hızlı ve riskli karar almaya, kendi bildiği yönde inatçı biçimde ilerlemeye eğilimli kılar. Rekabetçi ve agresif düşünme, tartışma ve kavgalardan aklıyla ve taktik yeteneğiyle galip çıkabilme arzusunu tetikler. Zihinsel çeviklik ve çabuk algılama yeteneğinin yanı sıra, sözleri yumuşatamayan, keskin dilli, hicivci bir üslup verir. Tartışmacı ve acımasızca eleştirel davranabileceğimiz bu dönemde sözlerimize her zamankinden daha fazla dikkat etmemiz gerekecek. Sinirsel gerginlik ve hassasiyet, sinirlerle ilgili fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Bu kavuşum, fikirlerimizde büyük dönüşüm imkanı verirken, gerçeklik algımızda da dönüşümlere sebep olabilir.

Kuzey Ay Düğümü’nün bu kavuşumların orta noktasında yer alması, bütün bu gezegenlerin performanslarını, gücünü arttırıyor. Kadersel olarak insanlığın çekileceği yönü gösteriyor. Anahtar sözcüklerle okursak: Kitlesel agresyon, savaş riski, manipülatif ve karizmatik askeri liderler, yeni bir karizmatik liderin yükselişi, büyük kitlesel olaylar, kaçınılamaz zihinsel-bilinçsel dönüşüm.

Bu kavuşumlar Oğlak burcunda yer alıyor. Astrolojide Oğlak burcu kolektif olarak sınırlamalarımızı, kalıplarımızı, hiyerarşi ve düzenlerimizi, kanun ve kurallarımızı temsil eder. Devlet düzenleri, resmi kurum ve organizasyonlar, resmi otorite figürleri, ekonomi ve iş dünyası, eski olan her şey (eski yapılar, düzenler, gelenekler) Oğlak burcu yönetimindedir. Oğlak burcu fiziksel koşullarımızın, topraklarımızın, dünyevi olan değerlerimizin yanı sıra, kabul ettiğimiz gerçekliği de temsil eder. Medikal astrolojiye göre iskelet sistemini, kemikleri ve cildi yönetir. Bu burçtaki önemli dizilim, yukarıda saydığımız toplumsal konu ve değerlerde önemli bir dönüşüm sürecinden geçiş yapmak üzere olduğumuzu göstermektedir. Önümüzdeki yakın süreçte karşılaşacağımız muhtemel durumları şöyle sıralayabiliriz:

· Toprak mahsulleriyle ilgili sorunlar, büyük tarımsal depresyon riski

· Kıtlığın artması

· Deprem riski, maden kazaları

· Ekonomi ve iş dünyasında büyük dönüşüm, yeniden yapılanma

· Politik düzenlerde ve devlet kurumlarında değişim-dönüşümler

· Kemik-eklem rahatsızlıklarının artması, iskelet sistemiyle ilgili sorunlar

Haritadaki kavuşumlar Oğlak burcundakilerle sınırlı değil. Kova burcundaki Neptün-Kiron, Balık burcundaki Jüpiter-Uranüs kavuşumları da çok şeyler söylüyor…

Neptün-Kiron kavuşumu, ruhsal açılımlar açısından mükemmel bir enerji yayıyor ve evren bütünleşme fırsatı getiriyor. Toplumsal realite değişimine kolaylık sağlayacak bu kavuşum, farkındalık artışına işaret ediyor. Bildiğimiz gerçeklik dışındaki realitelere daha yakın, ruhsal olana ve aydınlanmaya çok açık, bilinenin ötesinde şeyler deneyimlemeye de çok, dünya dışı yaşam formlarıyla, deneyimlediğimizin ötesindeki kavramlar ve boyutlarla ilgili konularda önemli bilgiler edinme zamanlarında, ruhsal, dinsel ve ilahi konulara eğilmek için mükemmel bir süreçteyiz. Kavuşumun Kova burcunda olması görünmez durumdaki spiritüel dünya ile maddi dünya arasındaki bağlantının daha görünür hale geleceğine, birey ve kozmos bağlantısının güçlenmeye başlamasına işaret edebilir. Ezoterik bilgilerin toplumsal alanda form bulması ve topluma aktarılması kolaylaşabilir. Toplumla ilgili ve insani konular öne çıkabilir, yaratıcılıkta artış yaşanabilir, özgürlük ve demokrasi konuları vurgu kazanabilir. Kova burcundaki bu kavuşum, bilim ve teknoloji temalarının yanı sıra, geleceğin bilimi astrolojinin (Kova) yeniden hızlı yükselişini de gösteriyor olabilir. Öte yandan bu kavuşum denizler ve sularla ilgili sorunlara, aşırı yağışlar, taşkınlar ve seller gibi doğal afetlere işaret edebilir.

Jüpiter-Uranüs kavuşumu, bilinçte ani açılımlar ve uyanışlara, genişleyen ufuklara, kuantum sıçraması gibi ortaya çıkan ani farkındalık ve daha gelişkin bir anlayış kazanmaya yönelik bir enerji titreşimine işaret ediyor. Teknolojik ve bilimsel alanda önemli keşif ve buluşların, gelişmelerin yanı sıra, astrolojinin (Uranüs) daha geniş kitlelere yayılacağını (Jüpiter) düşünebiliriz. Ama bu kez çok daha spiritüel tarafı ağırlık kazanarak (Balık). Müzik ve diğer sanatlarda zengin yaratıcılık patlamaları, radikal düşünce akımları, geleceğe yönelik ihtimallerle bağlantımızı kuran, bizi yeni deneyim alanlarına sevk eden, açık fikirli hale gelmemize imkan veren bu kavuşum, sınırları aşma ve özgürlük arzusunun şiddetli bir biçimde vurgu kazanacağını da gösteriyor. Balık burcundaki Jüpiter-Uranüs kavuşumunun Yay burcunda yerleşimde bulunan Güneş ile dik açısı, ayaklanma ve protestoların artarak devam edeceği, özgürlük ilanlarının dikkat çekici bir biçimde artacağı bir süreçte olacağımızı ifade ediyor. Jüpiter-Uranüs kavuşumu, sert rüzgarları, tayfun ve kasırgaların etken olacağı, Dünya manyetik alanında önemli türbülansların öne çıkacağını da anlatıyor. Balık burcundaki bu kavuşum manevi açılımlar, ruhsal konular, sezgilerin, telapatik yeteneklerin ve yaratıcılığın yükselmesinin yanı sıra, sular ve denizlerle ilgili sorunlar, tsunamilerin de dikkat çekici derecede artışını gösteriyor olabilir.

Venüs-Ay karesi, bu iki gezegen de haritanın köşe evlerinde yerleşimde bulunduklarından, kadın figürlerinin öne çıkacağını, seslerini daha fazla yükselteceklerini göstermektedir.

Venüs’ün Mars-Plüton kavuşumu ile altmışlığı, yukarıda bahsettiğimize benzer şekilde, kadın figürlerinin dünya olaylarını etkileme gücünün ve etkisinin artışını, dişil enerjinin yükselişini ifade etmektedir. Venüs-Mars uyumlu açısı, eril-dişil enerjilerinin dengeye gelmeye başlayacağına işaret edebilir.

Astrolojik aktörler aktif durumdaki olasılıkları göstermekte, birer potansiyel olarak ortaya çıkmaktadırlar. Nasıl sonuçlar elde edeceğimiz, bu etkileri nasıl kullanacağımızla, bilincimizi neye odaklandığımızla çok ilgilidir. Bu bağlamda bireysel ve kolektif bilincin neye odaklandığı çok önem taşımaktadır. Beklenen durumlara bir korku ve yıkım nedeni olarak yaklaşmak, böyle bir sonucu kendimize çekmemize de sebep olacaktır. Bunun yerine olasılıkların farkında olmamızda, fiziksel, duygusal ve zihinsel anlamda kendimizi hazırlamamızda, bu süreci doğru yönetmeye odaklanmamızda fayda görüyorum. Böyle zamanlarda oluşan streslerin aslında bir itici güç olarak bizi geliştirmeye yönelik olduğunun farkında olmalıyız.

Kişisel görüşüme göre bu dönemde hiçbir şey bizi yok etmek üzere planlanmıyor; geliştirmek ve yeni tekamül ve idrak seviyelerine sevk etmek üzere planlanıyor. İlahi plan bizim yeni bir aşamaya geçiş yapmamız için çalışıyor…

Elenin’in de Dahil Olduğu Önemli Dizilimler

Elenin'in de dahil olacağı, 26-27-28 Eylül 2011 tarihlerindeki önemli gezegen diziliminin (Elenin-Güneş-Dünya-Uranüs-Merkür) Japonya depremi benzeri büyük bir felaketi tetikleyebileceği görüşü hakim. Böyle düşünülmesine sebep olan şey Elenin'in etkin dizilimde olduğu 9-11 Mart geçişinde büyük Japonya depreminin yaşanmış olması.

Bir süredir güneşmerkezli gezegen dizilimleri ve bunların güneş aktivitelerini tetiklemesi neticesinde bizim Dünya üzerindeki hayatımıza yansıması üzerine çalışıyorum. Bu yüzden Elenin’in de dahil olacağı bazı dizilimler direkt dikkat alanıma girmiş durumda.

Eylül-Ekim-Kasım ayları için bazı riskli tarihleri vereceğim. Ama her zaman olduğu gibi konunun iki farklı getirisini dengeleyip, insan bilinci üzerindeki geliştirici etkileri de işleyeceğim. Bu geçiş her ne kadar diğer gezegen dizilimleriyle birlikte değerlendirildiğinde bazı felaketleri tetikleyecek ise de, global iletişim ağlarıyla ilgili bazı sorunlar yaratabilecek ise de, sonuç olarak bazı bakımlardan bizim için geliştirici, hatta koruyucu bile olabileceğini düşündüğüm bazı etkenlere sebep olabileceğinden de bahsedeceğim.

Ama öncelikle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Gezegen dizilimlerini ve bu dizilimlerin muhtemel etkilerini değerlendirirken Güneşmerkezli astroloji kullanıyorum. Böylelikle gezegenlerin Güneş ile ilişkilerini ve güneş aktivitelerinin oluşacağı zamanları, bunun Dünya’ya olan yansımalarını, deprem ve volkan aktivitelerine, diğer doğa olaylarına, fiziksel ve ruhsal sağlığımızla ilgili durumlara, finansal değişimlere, politik-ulusal-uluslararası alandaki etkilerini daha iyi oranda tahmin edebiliyorum. Bu açıklama vesilesiyle Elenin’in keşfi anına yönelik yukarıda yer verdiğim Yermerkezli haritanın yanı sıra, Güneşmerkezli haritaya da yer vermek istiyorum. Güneşmerkezli astrolojinin kullanımı konusunda henüz çok bilgi sahibi olmayan okuyucunun kafasını bulandırmamak adına yorumlarımı çok kısa tutacağım.

Elenin’in keşfi anına yönelik Güneşmerkezli astroloji haritası, yukarıda yer verdiğim ve alışık olduğumuz Yermerkezli astroloji haritasına nazaran daha gergin etkiler içeriyor. Bu durum, Elenin Kuyruklu Yıldız’ın yörüngesinde Dünya’ya en yakın geçişini yapmaya hazırlandığı önümüzdeki yakın süreçte gerek toplumsal olaylar, gerekse doğa olayları açısından stresli bir sürece giriş yaptığımızı gösteriyor.



Bu haritada yine Mars-Plüton kavuşumu var ve bu kavuşum Jüpiter-Venüs-Satürn gezegenleriyle gergin dik ve karşıt açılar oluşturuyor. Böylelikle 5 gezegen arasında T-kare açı kalıbı oluşmuş oluyor. Bu sert açı kalıbı bize, önümüzdeki yakın süreçte kişisel ve sosyal ilişkilerde (Venüs-Mars), ulusal ve uluslararası ilişkilerde (Venüs-Jüpiter) gerginlikler, savaş ve terör riskleri (Mars-Plüton), ekonomik türbülanslar (Jüpiter-Satürn), doğal afetlerde (Mars-Satürn-Plüton) artış olacağını göstermekte.

Gezegen Dizilimleri ve Doğal Afetler İlişkisi

Bazı araştırmacılar, gezegensel çekim güçlerinin ve düşük yoğunluklu elektromanyetik güçlerin beraber etki ederek depremleri etkiliyor olduğunu düşünmektedir. Gezegenlerin gruplanması, dizilimleri ek bir çekim gücü oluşturarak depremleri tetikleyebilir. Frank Glasby’e göre bu konudaki esas nokta şudur: Gezegensel çekim güçleri depremden önce gelişen yatay basıncın oluşmasını kolaylaştırır ve aynı zamanda yer ışınımına da neden olur. Gezegensel güçlere ek olarak okyanus gelgitleri de kayalara basınç yapar. Dolunay ve yeniay zamanlarında daha fazla okyanus gelgiti vardır. Bu yüzden dolunay ve yeniay zamanlarında daha çok deprem görülür.

Çok sayıda gezegenin hizalanması, doğal afetlerin artması anlamına gelmektedir. Araştırmalar 0-90-180 derecelik açılarla oluşan gezegen dizilimlerinde doğal afetlerde artış olduğunu göstermektedir. Özellikle Dünya’nın da dahil olduğu gezegen dizilimlerinde güneşteki aktivitelerin arttığı, buna bağlı olarak veya bağımsız olarak yeryüzünde depremlerin ve volkan patlamalarının olduğu gözlemlenmiştir.

Araştırmacı ve yazar Ken Ring, Ay’ın hareketlerinin deprem tahminleri için de kullanılabileceğini söylemektedir. Predicting the Weather ty the Moon adlı kitabında belirttiğine göre, depremsel açıdan riskli dönemlerden biri, Ay’ın ekvatorun kuzey ya da güneyindeki maksimum deklinasyonlarında olduğu dönemdir. Ay bu pozisyonlarda yaklaşık 3 gün kalır ve buradayken tektonik plaklara önemli bir gerilim uygular. Astrolog Ed Tamblin, incelediği 14 önemli deprem örneğinin 12’sinde Ay’ın ekvatorun kuzeyinde olduğunu fark etmiştir. Ring’e göre doğal felaketler açısından bir başka riskli dönem, Ay’ın Dünya’ya en yakın (perigee) yerinden geçiş zamanıdır. Bu sırada dünyadaki depremlerin artması da olasıdır. Araştırmalar, önemli depremlerin Ay’ın yeni ay, dolunay ya da perigee olduğu zamanlara denk geldiğini göstermektedir.

Bazı araştırmacılar, yanardağ aktivitesi ve güneş aktiviteleri arasında bağlantı olduğunu öne sürmüşler, ama gezegenleri hesaba katmadıklarından mekanizmayı açıklayamamışlardır. “Gezegenler, Güneş Lekeleri ve Depremler” kitabının yazarı Frank Glasby’e göre yanardağ patlamaları ile ilgili birçok çizelge incelendiğinde depremlerden iki esas fark görülür: Genellikle 90 dereceye yakın açı yapan ikiden fazla gezegen vardır, Dünya’nın merkezi bu elektromanyetik ışınımlardan uyarı alır ve magma daha sıcak olur. Yanardağ patlamalarında gezegen dizilimleri genellikle daha yakındır, çoğunlukla birbirleriyle ve Güneş’le aynı yönde olurlar ve Ay da bu yönde olduğunda okyanus gelgiti bariz bir şekilde daha fazla olur. Burada önemli nokta, daha önceki dizilimlerin de sonuca katkıda bulunmasıdır. 15 gün civarındaki aralarla oluşan gezegen dizilimlerini yanardağ patlamaları tahminlerinde dikkate almalıdır. Yakın dizilimlerin olduğu zamanlarda, yanardağ patlamalarından önce sismik aktivitede artış olur. Bu sismik aktiviteler bize, yanardağ patlamalarını tahminde ipucu verebilirler.

2011 yılı Eylül, Ekim, Kasım aylarında, ardı ardına önemli gezegen dizilimleri gerçekleşecektir ve verilen bilgilere bakılırsa göre Elenin de bazı gezegenlerle dizilimde olacaktır. Bu dizilimler civarındaki tarihlerde, doğa ve insan olaylarında ekstrem artışlar yaşandığından bahsetmiştik. Önemli gezegen dizilimleri ekinoks dönemlerine yakın zamanlara, yani Mart-Eylül aylarına denk geldiğinde, doğal afetler ve insan olaylarında belirgin bir artışa sebep olmaktadır. Eylül ayına ve ekinoks tarihine varmak üzere olduğumuza göre, bu konuda biraz bilgi vermemizde fayda var.

Mevsimsel Etki

An Introduction to Astronomy kitabında bilim insanları Baker ve Fredrick’ein bildirdiğine göre ekinoks zamanlarına yakın tarihlerde Dünya Güneş’ten kaynaklanan maksimum manyetik radyasyon ve güneş parçacıklarına maruz kalır. Dr Mahmood Bashir’e göre Dünya’mızın Güneş’ten daha fazla manyetik etki aldığı tarihler her yılın 15 Şubat-15 Mayıs ve 1 Ağustos-1 Kasım tarihleri arasındadır. Bu aylar içerisinde en fazla etki alınan aylar ekinoks zamanları olan Mart ve Eylül aylarıdır. Güneş lekesi sayısı arttığında bu etki daha da fazlalaşır. Bashir’e göre bunun nedeni Güneş’in rotasyonunun Dünya’nın kendi eksenindeki ve yörüngesindeki rotasyonla benzer olmasıdır. Bunların toplam etkisiyle güneş lekesi kuşağı yılda iki kez derece sürüklenerek Güneş diskinden taşar.

Manyetik aylar olarak tanımlayabileceğimiz ilkbahar ve sonbahar aylarında entelektüel, biyolojik, psikolojik, duygusal ve politik aktiviteler kişisel düzeyde ve kolektif toplum düzeyinde ilginç bir şekilde artmaktadır. Bahar aylarında bitkiler, hayvanlar ve insanlar daha fazla üreme, zihinsel aktivite, ajite ruh hali, duygusal kararsızlık ve agresyon ritmine girerler.

Ekinoks zamanları kasırga mevsimi ile de örtüşmektedir. Eylül ayı, özellikle Pasifik’te fırtınaların ve büyük çaplı kasırgaların etkin olduğu bir aydır. Gezegen dizilimleri veya güneş aktiviteleriyle tetiklenen jeomanyetik fırtınaların, hava zaten fırtınalıysa iklimsel fırtınaları uzattığını biliyoruz. Bu dönemde oluşacak gezegen dizilimleri, etkin jeomanyetik fırtınalara sebep olabilir, büyük ölçekli depremleri, tsunami ve sel baskınlarını, volkan aktivitelerini etkileyebilir. 23-27 Eylül arasındaki tarihlerde etkin olacak gezegen dizilimleri, özellikle Pasifik'te, ABD kıyılarında sert fırtınalar, kasırgalar meydana gelebileceğini gösteriyor. Dizilimler Uranüs’ü de içerdiğinden, ortalık her zamankinden daha hareketli ve kaotik olabilir, insanlar daha heyecanlı, stresli, saldırgan ve asi hissedebilirler. Dizilime dahil olan Merkür, iletişimsel sorunlar da yaşanabileceğine, Uranüs ile sert açısı, işin elektriksel veya teknolojik boyutunu da işin içine katıyor.

Eylül ayına varmış, ekinoksa yaklaşmış durumdayız ve bu kez çok nadir görülen önemli bir geçişe, Elenin’in yakın geçişine tanık olmaktayız. Bu şartlarda önümüzdeki süreçte etkin olacak gezegen dizilimlerinin tarihlerini bilmemiz özel önem taşımaktadır. Belli bir süre içerisinde ardı ardına gelecek gezegen dizilimleri depremler, tsunamiler, volkan patlamaları, kasırgalar, aşırı yağışlar ve sel baskınları gibi doğal afetlerde artış riskine işaret etmektedir.

Tarihleri vermeden önce, konuya ilginç bir perspektiften bakacağım. Son dönemde yapılan araştırmalar, güneş aktivitelerinin etkin doğal felaketlere sebep olan ve bu yüzden zararlı gibi gözüken yönünün yanı sıra, evrensel ışınımlardan koruyan faydalı bir yönü de var. Güneş aktiviteleri yalnızca Dünya’nın manyetik alanını bozmaz. Aynı zamanda Dünya’nın koruyucu tabakası olan ve canlıların yaşamasına ve gelişmesine olanak sağlayan İyonosferi de besler. Güneş aktiviteleri arttığında İyonosfer güçlenir ve Dünya’nın manyetik alanı kasılır. Böylece erensel ışınımlar atmosfere giremez. Güneş aktiviteleri azaldığında ise, evrensel ışınımlar atmosfere girebilir, çünkü Dünya’nın koruyucu tabakası güç kaybetmiştir. Benzer etkiyi Elenin de gösterecek olabilir. Dünya manyetik alanında türbülans yaratıp, koruyucu tabakanın gardını erken almasını sağlayarak, zararlı başka evrensel ışınımlardan korunmamıza sebep olabilir…

Öner DÖŞER

29 Ağustos 2011

ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan
Referans Adresler