Değerlendir:
  • 43 Oy - 2.53 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Bir Satürn Yazısı
Yazar Mesaj
Zembul Çevrimdışı
Katılımcı Üye
**
Kayıtlı

Mesajlar: 40
Üyelik Tarihi: Sep 2008

Rep Puanı: 0

Mesaj: #1
Bir Satürn Yazısı
BİR SATÜRN YAZISI

Hakan Kırkoğlu D.F. Astrol.S.

Yaşamaya Dair
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derece, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerinde,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.
Nazım Hikmet


[Resim: saturn.jpg]Hatırlayabildiğim ilk Satürn deneyimi kişisel tarihimde o kadar iz bırakmış olmalı ki bazı anlarını çok net görebiliyorum. Ben ilkokula ilk başlarken ağlayan çocuklardandım. Hem de ne olay ! Aslında bu bir olay değil başarısız bir başkaldırı girişimi gibi bir şeydi. Bizi sıraya sokmaya çalışırlarken hafif bir ürkeklik ve korku duygusunu bastırmaya çalışmış olmalıyım ki son dakikalara kadar pek ses çıkartmadım ama içeri girme sırası bizim sınıfa gelince olan oldu ve ben girmek istemedim. Ardından annemle birlikte diğer velilerin beni bu düşüncemden alıkoyabilecek girişimleri geldi. Direnme daha büyük boyutlara ulaşırken ben hem ağlıyor hem de bir yerlere tutunmaya çalışıyor olmalıydım ki Ayten Teyze ‘bak şimdi Polis’i çağrıyorum’ dediğinde olanca gücümle merdivenin trabzanlarına yapıştım. O gün beni sınıfa sokamadılar tabii. Bir de gelen gazeteciler fotoğrafımı çekince ertesi gün “Hergün” gazetesinin manşetinde ‘ağlayan çocuk” haberi altında annemin yanında ellerim yüzüme kapalı ağlayan çocuk olarak yerimi aldım. Aslına bakarsanız bu olayın nedeni annemden ayrılmak korkusu değil 100’e kadar saymayı bilemiyor olmamdı. (Laf aramızda 3 yaşındaki yeğenim şu sıralar nerdeyse bunu yapabiliyor, şimdiki çocuklar harika!) Çünkü bir önceki gün ağabeyim sınıfa girince öğretmenin gelerek bu soruyu soracağını ve benim de doğal olarak çuvallayacağımı bildiğinden benimle şaka tarzı bir oyun oynadığını sanmıştı ama durum hiç te öyle sonuçlanmadı. Yıllar sonra baktığımda ilkokula başlarken Satürn’ün yükselen burcum üzerinde gezinmiş olduğunu görünce bu olayı hem gülerek hem de daha farklı bir gözle değerlendirmiş oluyorum ama gazeteden eser kalmamıştı çünkü o günkü gazeteyi bir şekilde ortadan kaldırdığımı iyi bir biçimde hatırlıyorum.
Satürn hepimize bir şeyler yapmıştır ve yaşamımız devam ettiği sürece de yapmaya devam edecek. Ondan kaçmak imkansız çünkü Satürn büyümenin, olgunlaşmanın tanrısı. Yaşamımızın en önemli köşe taşlarında hep Onu görürüz. Satürnsüz gelişmeye ve başarıya inanmıyorum. Tabii bunlar dile kolay gelen şeyler. Satürn kapıyı çaldığında isterseniz yorganın altına girip sadece burnunuz dışarda titreyebilirsiniz, ya da benim ilkokula başlangıcımdaki gibi isyan ederek bir hafta okula da gitmeyebilirsiniz, ama Satürn orada sizi bekleyecektir. Cesaret kapıyı açıp onu içeri davet etmekte. Korkuyu yenmenin en iyi yolu üzerine gitmek değil midir? Bu yaşlı adamdan korkmamak onun bize söylediklerini çok iyi dinlemek lazım.

Satürn’ün Yunan mitolojisindeki ismi Kronos’tur yani Zaman Tanrısı. Kaosa anlam veren zamandır. Zaman öğretir, törpüler, ayarlar ve otoritesini mutlaka ortaya koyar. Zaman değişimin anası olduğuna göre Kronos bir de bakarsınız ki sizi alıp götürmüş yaşamın en anlamlı dönüşümlerine tanıklık ettirmiştir. Kurallar ve kontrol kaosu ortadan kaldırır, Satürn işte yaşamımıza şekil veren kontrol mekanizmasını anlatır. Okulda törpülenen sadece akıllarımız değil tüm sosyal çevreye uyum ve sorumluluk bilincimizin filizlendirilmesidir. Dersini çalışan ve sınavında başarılı olan öğrenci bir üst sınıfa geçer, iş ortamında yeteneklerini ortaya koyan kişiler terfi ettirilirler (Günümüzün yıpranmış ahlaki ortamındaki tepeden inmelerden bahsetmiyorun tabii, onlar olsa olsa bir miktar Pluto ve Jüpiter tozu ile bezenmişler). Bu süreçte kurulu düzene uymayanlar ya elenirler ya da en iyi şansla kendi Satürnlerini bularak farklı alanlara geçerler. Bu bakış açısıyla Satürn kurulu düzenin, organizasyonun ve hiyerarşinin arketipidir.

Bir doğum haritasında Satürn bizim ne oranda kontrola, düzene ve kişisel disipline önem verdiğimizi ya da diğer anlamıyla bu disiplin çabasıyla ne oranda boğuştuğumuzu gösterecektir. Bununla birlikte Satürn’ü diğer gezegenlerden ayıran en önemli özellik onun kendi gelişim sürecinde acıyı, katlanmayı ve kendini bir konuya adamayı gerekli kılıyor olmasıdır. Aslına bakarsanız her gezegen kendi tanımı çerçevesinde kendini gerçekleştirmeyi anlatır. Bu yalnız Satürn için değil Merkür ve Venüs için de böyle değil midir? Acaba Venüs’ünüzü ya da Mars’ınızı ne oranda gerçekleştiriyorsunuz? Bunların Ay da olduğu gibi kendiliğinden güdüsel olmadığını (Bu bakımdan Ay Satürn’ün tam karşısında yer alır, hatırlayın Yengeç-Oğlak karşıtlığı) biliyoruz. Halbuki Satürn asla güdüsel ya da sübjektif değildir. Tam tersine Satürn objektif ve kategoriktir. Ruhsal değil maddidir, şiir gibi içten değil 2+2 4 eder cinsindendir.

Liz Greene Satürn’ün “içimizde büyüttüğümüz dünya ile dış dünyanın arasında fark” olduğunu söylerken işte bu farkın bize en çok acı çektiren tarafı olduğunu da belirtiyor. Hangimiz hayal kırıklığına uğramıyoruz, hangimiz ayrıldığımız sevgilimiz ardından gözyaşı dökmüyoruz? İşte Satürn oradaki ince çizgide ruhumuzla dış dünyayı ayıran deride yeralıyor. Bizi bir anlamda sınırlıyor, şekle sokuyor ve belirli bir kalıba girmemize neden oluyor.

Sınırları, engelleri sevmeyebiliriz ama herkesce paylaşılan dünyada yerimizi alabilmemiz için böyle bir kontrol duygusuna, sorumluluklara sahip olmamız ve hiyerarşi içerisinde yeralmamız gerekir. En Uranüs’ümüz bile kendini gerçekleştirebilmek için böyle bir kılıfa ihtiyaç duyacaktır. Aksi halde boşluk ve anlamsızlık içinde yok olup gitmeye hazırız demektir. Kişisel olarak haritasında Satürn-Uranüs karşıtlığı olan birisi için bu ikilemi güçlü bir biçimde yaşarken karşıtlıkların sentezinden yararlanmak gerektiğini deneyimliyorum.

Astroloji çalışmalarımda sayısız Satürn olayı gördüm belki Satürn dönüşüme kadar olan sürede Satürn’ün sadece bir kontrol mekanizması olduğunu düşünsem de bu gelişim çizgisinden sonra kişinin özgürlüğünün ancak ödev sorumluluklarını yerine getirmesi ile mümkün olabileceğini düşünüyorum. Bu belki bazılarınca Satürn yanlısı bir yaklaşım gibi değerlendirilebilir ama eğer bu planetin dediklerini görmezden gelir ve savsaklarsak işte o zaman görün neler olur siz tahmin edin. Astroloji argosuyla Satürn’ün tokadı suratınıza çarptığında yıldızları sayarken Jüpiter ve Uranüs’ün orada karşınızda kıs kıs güldüğünü görürsünüz. Zaman her zaman ağırlığını koyar. Yaşamda çıkışlar kadar inişlerde de nefes almayı, dinlenmeyi bilmek gerekir.

Satürn transitleri çok farklı koşullar çok farklı senaryolar içinde karşımıza gelirler. Kimileri hastalanır, kimileri işlerinden olur, kimileri de yeni başlangıçlar yaparlar. Kuşkusuz Satürn’ün haritanızdaki konumu (burç, ev, açı ve midpoint ağacı) önemlidir ama bu arada Satürn’ün yaptığı transit açıyı da yakından tanımamız gerekir. Örneğin Satürn kavuşumları - özellikle Güneş’le- hayatımızda yeni dönemlerin, yeni sayfaların yani başlangıçların açılış dönemleridir. Yine kişisel bir örnek: 1993 Şubat’ında yılında Satürn Güneş’imi ziyaretinde bankacılığa başladım, ilk ciddi iş deneyimlerimi aldım. (yaptığım stajlar dışında) Satürn haritanızda hangi evden geçiyorsa o alanda kendimizi gerçekleştirecek çabalara gireriz. Bu bakımdan Satürn’ün yine 11. Evimden geçerken Grup Prometheus için faaliyetlerimi söyleyebilirim. Satürn neredeyse oraya şekil veriyor sizi göreve çağırıyordur ama kimi zaman bu çağrılara pek içten cevap veremeyebiliriz, “offf bu da nerden çıktı ya da Allahım suçum neydi?” diye isyan edebiliriz. Bu ne kadar doğal olsa bile zamanın şekillendirici sürecinden sıyrılmak ya da kaçmak yerine o alana daha objektif gözlerle bakmak gereği belki de en iyi Satürn deneyimidir.

Yeniden transit açılara dönersek örneğin kareler son derece zorlayıcıdır ama getirdiği başarı oranı da bir o kadar yüksek ve verimli olacaktır. Bu bakımdan Satürn bir karma gezegenidir. Siz ondan ne oranda kaçarsanız o da o kadar büyük bir ivme ile karşınıza dikilecektir. Transit kareler kişiyi bir şeyleri ortaya koymaya, materyalize etmeye itecektir. Burada eksiklik duygusu ve korkular karşımızdadır ta ki Satürn’ü içimize alana kadar. Karşıt açılarda ise yavaşlama, bloke olma yaşanırken, reoryantasyon şarttır. Yerinde gitmeyen evlilikler, önü tıkanmış işler ya da nerdeyse her şeyin bize karşı olduğu durumlarda akıntıya karşı kürek çekmek yerine bekleyip elimizdekileri konsolide etmenin gerekleri söz konusu olur.

Diğer bir ipucu Satürn’ün transit yaptığı planetin yönettiği evlere bakmaktır. Çoğunlukla bu alanlar Satürn’ün getirdiği sonuçların alanlarını gösterecektir. Yeniden kişisel bir örneğe dönersem ilk iş hayatına başladığımda Güneş’im üzerinden geçen Satürn 3. Evimdeki Aslan burcu ilişkisi ile bana zihinsel disiplin gereğini hatırlatıyordu ve ben o sırada hazırladığım yazı ve raporlarla boğuşuyordum. Mutlu bir Satürn olayı ise 1997 yılındaki transit sekstilinde gerçekleşiyordu. Satürn Güneş’ime sekstil yaparken Faculty sınav sonuçları gelmişti. (3.ev eğitim iletişim) ama bu transitte aynı zamanda Jüpiter de derece ve saniyesi ile yine Güneş’in üzerinde idi. Satürn bir bakıma uzun vadeli bir gelişimi gerçekleştiriyordu.

Natal Satürn’ünüze dikkatle bakın. Bulunduğu elementten yola çıkmanız en anlaşılır başlangıç olabilir. Ateş elementinde Satürn kişisel güven, öne çıkmak, hayata güven duymak ve egoya ilişkin enerjilerimizi gerçekleştirebilmemiz için önemli fırsatlar sunacaktır. Evet belki fırsatlar sözü daha çok Jüpiter’i anıştırsa da Satürn fırsatların realizasyonu için gerek koşul değil midir? Jüpiter varolan bir serveti ya da çevresel kolaylıkları sembolize edebilir ve size bir bonus verir ama oyunun sonunda her zaman Jüpiter Satürn’e uymak durumundadır. Toprak elementinde Satürn kişinin gelişim çizgisinde elle tutulur değerlerin, güvenin ve stabilitenin önemini gösterir. Toprakta Satürn maddi dünyanın gerçekleri içerisinde kazanacağımız deneyimlerdir. Hava’da ise zihinsel gelişme, iletişim, kendini ifade ve merak çok daha kontrollu, kuralcı ve sonuçta daha akademik bir yön çizecektir. Su’daki Satürn belki de en zor bölgededir çünkü su elementi Satürn’ün objektif dünyasının dışındadır. Satürn bu elementte endişelerimizi yenmemiz, duygusal olgunluk ve insan ilişkilerinde fedakarlık temasına dayalı senaryolar hazırlar.

Şimdi bu yazının sonunda Nazım Hikmet’in bu güzel şiirini neden Satürn ile ilişkilendirdiğimi daha rahat görebilirsiniz. Satürn bizden hiçbir şey beklemeden yaşamı ciddiye almamızı, en zor koşullar karşısında bile egodan sıyrılarak yani Güneş’i aşarak hedeflerimizi ve sorumluluklarımızı hatta geleceği bile düşünmeden bir zeytin ağacı dikmemizi öğütlerken onu daha rahat görebilir, içimizdeki Satürn’ün getirdiği olanakları yani kendi kendimizi gerçekleştirme sürecimizi ötelere taşıyacak gücü bulabiliriz.

Kaynakça:
Liz Greene, Saturn, A New Look at an Old Devil, Weiser, 1986
Noel Tyl, The Occurrence of Saturn, Counselling in Astrology, Llewellyn 1994
Hakan Kırkoğlu 1967 yılında İstanbul'da doğdu. 1983 yılında Astroloji ile tanışan Hakan Kırkoğlu, 1988 yılında Istanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Mühendisliği bölümünü bitirdi. 1991 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Master derecesi aldı.

1989 yılında Burç dergisinde astroloji ile ilgili makaleler yazmaya başladı. 1991 yılında ilk kitabı Astroloji Zamanları yayınlandı. Değişik dergilerde dünya astrolojisi, finansal astroloji ve psikoloji-astroloji bağlantısı üzerine yazıları yayımlanan Kırkoğlu, 1995 yılından bu yana Londra'daki Faculty of Astrological Studies ile birlikte çalışıyor. Kırkoğlu Faculty of Astrological Studies'in Tarih ve Astronomi dalında verdiği CORDELIA MANSALL VERITAS ödülünü kazanmıştır.

Astrological Association of Great Britain ve NCGR'ın üyesi olan Kırkoğlu, Faculty'nin Türkiye'deki temsilcisi ve eğitmeni olarak olarak görev yapmaktadır. Ve bir grup astrolog ve öğrenci ile birlikte Astroloji Birliği’nin kurulmasına öncülük etmiştir.


Kaynak:
http://www.astrolojidergisi.com/bir_saturn_yazisi.htm

"Aklınız size hakikati göstermemişse, inancınız sizi koruyamaz"
HARİTAM:
http://www.astrozoom.com/sonuc.php?ISIM=...&x=76&y=17
09-11-2008 01:24 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Simurg Çevrimdışı
.
**
Kayıtlı

Mesajlar: 751
Üyelik Tarihi: Feb 2008

Rep Puanı: 1

Mesaj: #2
Cvp: Bir Satürn Yazısı
GÖLGE KAVRAMI VE SATÜRN

“Başkalarında bizi rahatsız eden her unsur kendimizi anlamamıza yardım eder” - Carl Jung

En sevmediğiniz, tahammül edemediğiniz karakter özelliklerini düşünün. İsterseniz gözlerinizi kapatıp bu özelliklere sahip ve mümkünse uzak durmayı tercih ettiğiniz insanları aklınızdan bir geçirin. Bu yalancı, bencil, tembel, hırslı, despot, duygusuz, fazla hassas, saf, bilmiş, kurnaz kişiler bizi delirtmiyor, malesef bu özellikler bizim tahammül edemediğimiz kendi karanlık yönümüzdür.

Bu bilinçaltı olgusuna analitik psikoloji “gölge” adını vermiş. Gölge, adından anlaşılacağı gibi, kişinin ışık altında olmayan, karanlık yüzüdür ve kişinin bilinçdışındadır. İnsanın isteği, entellektüel yapısı, iyi niyetinden bağımsız olarak eğer üzerinde gerçek bir çaba ile uğraşılmaz ise da hep bilinçdışında kalır. Her bilinçdışı karakter özelliği gibi gölge de bilince getirilmedikçe diğer insanlara yansıtılır ve kolay kabul edilebilen bir olgu olmadığı için, bu yansıtma çok sık görülür.

Dr. Jung, “Aion” adlı kitabında gölgeden bahsederken “..gölge ego kişiligi tehdit eden ahlaki bir problemdir” der. Ona gore “ hiç kimse üzerinde ciddi olarak uğraşmadan gölgesinin farkına varamaz ve onun farkına varmak demek kişiliğin karanlık yüzünü karakterinin bir parçası olarak kabul etmek demektir. Bu kabullenme kendimizi tanımak için gereklidir fakat kural olarak ta her zaman bir iç direniş (inkar ediş) ile karşılaşır.” (1)

Gölgenin insan bilincine gelmesi genelde diğer bir insan aracılığı ile olur. Uyanık hayatınızda diğer insanlarda tahammül edemediğiniz , eleştirdiğiniz özelliklerin yanı sıra rüyalarınızda da size en çok zarar veren veya kızdığınız, kendi cinsinizden olan kişiler muhtemelen gölge kişiliğinizden haber verir. Kural olarak gölgeyi kendi cinsimizden olan kişilere yansıtırız, bir kadının “ devamlı çocuğun bezinden bahseden anaç tiplerden nefret ediyorum” dediğini duyduğunuz zaman onun gölge kişiliğini, bastırdığı olguları tahmin edebilirsiniz. Burada nefret etmek, tahammül edememek, “sinir” veya “gıcık” olmak anahtar kelimelerdir. Kendi işimiz, sorunumuz olmayan konulara verdigimiz reaksiyonları düşünürken “bundan bana ne idi acaba?” sorusunu ciddi olarak kendimize sormalıyız çünkü o yorumda mutlaka bizle ilgili bir kısım vardır. Bazen gölge kişilik bir kuruma, devlete veya bir felsefeye yansıtılır. İdeolojik kinler buna örnektir.

Gölgemiz bilincimiz dışında iken malesef dış dünyadan o kadar da gizli değildir. Bu özellikleri ne kadar bastırdıysak, karanlık tarafımız diğerlerine o kadar aşikardır.

“Güneş ne kadar yükseğe çıkarsa, gölge o kadar azalır”
- Lao Tzu

Bir insan kendi gölgesini değiştiremez fakat onu ayıplayan, eleştiren bilincini değiştirebilir. İnsan zayıf yönlerini ifade etmenin yollarını buldukça gölgesi de daha dengeli olmaya başlar. Kişi bu konularda ne kadar katı olursa gölge o kadar yıkıcı olur.

Astrolojik olarak, bir insanın gölgesi üzerindeki çalışmaya her bilinçaltı analizinde olduğu gibi eksik veya zayıf elementi analiz etmekle başlarız. Baskın psikolojik fonksiyonun karşıtı olan zayıf fonksiyon gölgenin rengine katkıda bulunur. Her psikolojik tip, dolayısı ile her astrolojik element kendi karşıt elementinde zayıftır. Mantıksallık veya düşünce fonksiyonu güçlü kişilerde duygusallık, beş duyu ile idrak etme veya duyusallığı kuvvetli kişilerde ise sezgisellik fonksiyonu zayıftır.

Ah bu Satürn!

Satürn’ün doğum haritasında sembolledikleri gölge analizinde kritikdir. Satürn’ün pozisyonu insanın hayatında yetersiz, hassas, sakar olduğu fakat bunları cesaret gösterek telafi etmeye çalıştığı bölgedir. Burada savunmacı özellikler gösterip, diğerlerini eleştiririz, en dar ve en bencil olduğumuz konular bu alandadır. Aşağılık kompleksimiz bu noktada olduğu için etraftan da en çok karşı çıkışa veya saldırıya da bu bölge maruz kalır.

Satürn’ü gölgemizi anlamak için kullanırken ilk önce doğum haritamızdaki burcuna bakarız. Satürn içinde bulunduğu burcun negatif özelliklerini ortaya çıkarır, o burcun temsil ettiği konularda korkularımızın esiri oluruz. Yetersizlik hissi ile ya geri çekiliriz yada fazlası ile cesur oluruz. Örnegin natal Satürn, Koç burcunda ise en büyük korkumuz kaybetmek veya bir konunda ikinci olmaktır. Kişi Koç’un zoru başarma ve kendine güven özelliklerini ifade etmekte zorlanır. Pasifleşip, insanların onu domine etmesine izin verir dolayısı ile içinde gizli bir kızgınlık biriktirir. Bunun sonucu Koç özelliklerini daha iyi ifade edebilen insanları eleştirir, onlara tahammül edemez ya da kabadayı hareketler ile kendi güçsüzlüğünü bastırmaya çalışır. Diğer bir örnek olarak Boğa burcundaki natal Satürn’ü düşünelim, burada sembollenen kişinin elde ettiklerini kaybetmekten ve maddi kayıptan korkmasıdır. Bu kişi Boğa burcu özellikleri gösteren insanları fazlası ile rahat ve keyfine düşkün olmakla suçlar. Kendisi Boğanın özelliklerini pozitif olarak yaşayamadığı için bu özellikleri bencillik olarak nitelendirip, kendisinin fedakarca çalıştığını düşünürken belki de kendi tembelliğini veya bencilliğini bastırmaya çalışır. Satürn, Yengeç burcundaysa kişi duygusal olarak red edilmek ve yalnız kalmaktan korkar. Yengeç burcu özellikleri gösteren evcimen, aile odaklı insanları bağımlı olmakla eleştirirken bastırdığı korkuların etkisi altındadır. Bunlar oldukça basitleştirilmiş örnekler olsa da Satürn’ün burçlara göre etkisinden bir fikir verir.

Haritanızdaki Satürn hangi burçta ise o burçta Güneş’i olan aynı cinsten kişilerden hoşlanmamak çok sık görülen bir durumdur. Karşı cinsten bu burcun özelliklerini gösteren kişilerden etkilenmek ise aynı sıklıkta rastlanır. İlişki haritalarında kuvvetli Satürn açısı olmaması iyiye işarettir fakat Satürn’e dokunmayan ilişkiler de ilk görüşte derin duyguları kabartmaz. Bu yüzden ilişkilerde Güneş ve Satürn’ün birleşim, karşıt ve kare açıları sık görülür, farkedilmeyen gölgenin yansıtılması kuralı iş başındadır. Bu tür ilişkide insanların özellikle karşı tarafta eleştirdikleri ve aşırı tepki verdikleri konularda problemin kaynağını oturup iyi düşünmeleri ve bilinçaltı çalışmalarını iyi yapmaları gerekir.

Haritanızda Satürn’ün içinde bulunduğu burcun anlamını, ondan kaçmak yada başkalarına kızmak yerine, kendinize tuhaf gelsede hayatınıza entegre etmeyi başarırsanız en azından gölgeniz ifade edilme fırsatı bulup, nefes alabilir.

Satürn’ü sadece burcuna göre değil, içinde bulunduğu eve ve yaptığı açılara göre inceleyip anlamak bilincimizin gelişimi için önemlidir. Satürn 4. evde ve gölge babaya mı yansıtılıyor, yoksa Saturn 11. evde ve gölge arkadaşların üstüne mi kalıyor. (Bu konuda daha fazla araştırma yapmak istiyorsanız en iyi kaynaklardan biri Dr. Liz Greene’in “Satürn” adlı kitabıdır.(2))

Satürn’e öğretmen gezegen dendiğini duymuşsunuzdur. Eğer gölgemizi anlayıp onu ifade etmek istersek, hayatımızdaki şansızlıkların altındaki nedenleri bütün samimiyetimizle anlamaya çalışırsak, Satürn bize güç verir, yolumuzu aydınlatır.

Bu gezegeni iyi anlayınca hayatımızda karşımıza çıkan ve etraftan geldiğini zannettiğimiz engelleri de anlamaya başlarız. Bilinçaltımız, bilincimiz ile birleşmek ister, bunları biz bilincimize getirmezsek onlar kaderin cilvesi olarak karşımıza çıkaracaktır.

Mükemmeliyetçilik bir ideal olup insan olarak doğamızı inkar etmemize neden oluyor. Kötü diye nitelendirdiğimiz özelliklerin yaradılışımızın bir parçası olduğunu unutuyoruz. Gölgemiz her ne kadar zor anlaşılsa da, bulanık bir kavram olarak kafamızı karıştırsa da ve onu kabul etmek bizi derinden sarssa da, bütünlüğümüzün bir parçasıdır.

Çeviri: Pelin Hattatoğlu



Aion, C.G Jung, Routledge & Kegan Paul, London , 1959.
Saturn: A new look at the old devil, Liz Greene, Samuel Weiser, Inc., New York , 1976

Kaynak;gnoxis.com
12-09-2009 12:45 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Simurg Çevrimdışı
.
**
Kayıtlı

Mesajlar: 751
Üyelik Tarihi: Feb 2008

Rep Puanı: 1

Mesaj: #3
RE: Bir Satürn Yazısı
Zamanın Efendisi: Satürn

Kapıların bekçisi, zamanın efendisi, karmamızın şifresi Satürn, zaman tüneli içinde bir geçiş sağlayabiliyor mu?



Satürn ün getirdiği etkiyi şöyle tanımlasam:



Bazen insan dört tarafı kapalı bir odada kaldığını hisseder.. Soğuk, sessiz, hiçbir şey siz..

Ben ve tavanı-zemini taş olan bir oda.

Satürn un etkisi engellenmeler, kısıtlanmalar, sevgisizlik,hayal kırıklığı, anlaşılamamak, yaşamdan soyutlanmak,yapmak-yapamamak, başarmak- başaramamak,aci, ve Satürn zorlar deriz...Çünkü o odada sadece ben kalmışım.Aslında zaten sadece -ben –vardı o odada.Yalnız kaldığını hissediyorsun, süre uzadıkça da yaşlandığını beklide....



Hiçbir çıkış yok, her yan taş duvar..Zemin ve tavanda aynı taştan.

Çıkış mı?Nereden girmiştim buraya,hatırlasam belki de çıkarım buradan..

Gittikçe, beden soğuyor, oda soğuyor.



Önce neden ben buradayım, ve neden yalnızım, herkes nerede?

Sonra olduğun yere oturuyorsun, belki de yığılıyorsun...

Çünkü ‘yapacak hiçbir şey kalmadı beklide,buraya kadar..’ dedirtiyor.

Odaya bir daha bakıyorsun..Duvarlara ,zemine ve tavana bakıyorsun.

Her yer ayni,ayni sert soğuk yüzey …Ben soğudukça,oda soğuyor,oda soğudukça ben soğuyor..

Kendine tekrar ‘neden’ diye soruyorsun.

Sonra sesini yavaş yavaş yükseltiyorsun ..

Ve ‘neden?’sorusu yankılanıyor duvarlarda..

Duvarlarda soruyor ayni soruyu sana..Neden?Neden sen buradasın ?

Pantomim sanatçısının hayali duvarları etrafından ötelemeye gayret etmesi gibi, boşluğu itmeye çalışıyorsun. Çünkü duvarların olmadığını gayet iyi biliyorsun aslında.

Ama işte buradasın.Kendi kendine koyduğun engellerin,kuralların....



Acaba içerdeki havamı azaldı paniği ile nefesine ve varlığına odaklanıyorsun; sonra yeni bir duygu :bu panik endişe ve korku da nereden geldi?Evet korkuyorum..Bir şey yapamamak içimde acaba öfke de yapıyor mu?

Ama eğer içerde hava olmasaydı…, o halde hala nasıl nefes alıyorum?

Belki de duvarlar geçirgendir? Aslında ben yaptıysam bu odayı ,bu duvarlarımı nasıl ve ne zaman yapmıştım?Cevabı bilsem,keşke bulsam umudu biraz olsun korkuyu dağıtıyor..

Sonra,sonra ayağa kalkıyorsun..Evet ben buradayım..Şimdi ben buradayım.

ŞİMDİ BEN BURADAYIM.

Ayni ses yankılanıyor.Birisi daha mı var odada?..Evet ama o kim?

Ben yapabilirim. O da burada. Biz yapabiliriz.



Bütün taş yüzeyi ellerinle dokunarak ,kendi nefes sesini dinleyerek,en ufak bir koku farkına odaklanarak ve gözlerini dört açarak inceliyorsun..

Duvarın kalınlığını algılamaya çalışıyorsun, en ufak bir çatlak veya delik, veya bir ışık sızıntısının, bir hava akımının olduğu yeri bulana dek...

Sonra tekrar bir umutsuzluk..

İçinden bir ses hala yapabilirim dese bile…

Yere sırtüstü uzanıyorsun..Tavanı seyrediyorsun..Acaba ardında ne var?

Bir tek kalp atışın duyuluyor sessiz odada..Olmayan saatin sesi gibi..Aynı sesin tekrarları içinde ve dışında devam ediyor.…İçersi ve dışarısı aynı mı?

Zaman denilen şey ilerlemiyor,ya da ilerliyor..’acaba oda küçülmeye mi başladı,bana mı öyle geliyor?’diyorsun..Nefes alırken oda küçülüyor,nefes verişlerde oda büyüyor.Yoksa ben mi büyüyorum? Her nefes alışta oda hareket ediyor sanki..

Sonra ,nefes taş duvarlarda yankılanıyor..

Duvarlar da nefesimi geri veriyor ve birden :‘esintiyi buldum’ diyorsun, tekrar ayağa kalkıyorsun..Bulduğum şey kalbimin çalışması için gereken havanın hareketi..Tik taklar ın devamı..Duvarlar ne kadar yaklaşırsa esinti çoğalıyor,kendinden çıkan kalp sesin de yaklaşıyor..Ve duvarlara dokunabilir oluyorsun..



Birden İşte o delik, o ışığın sızdığı yerde Satürn seni bekliyormuş.

Kendini hissettiğin anda, kendini duyduğun anda görebildiğin gerçek.Seni bekliyormuş....



‘Ne zaman beni bulacaksın’ diye bekledim diyor..:yüzünde olgun ve emin bir tebessüm..:

‘Bulacağını biliyordum..Çünkü kendine baktığın anda,kendini duyduğun anda,kendine dokunduğun anda.’……..

Anda.Anda.Anda.O anda..Şimdi.

‘Beni görebilmen için yalnız kaldın, çok zorlandın, belki acı çektin.Sana acı çektiren ben değilim, ben kendini görebilmeni istedim.Bunun içinde hiçbir şeysiz kalmaya ihtiyacın vardı beklide.Beden ile ,etin kemiğin ile buradasın.Ama içinde taşıdığın duygularının yansıması bu bedeninde..Bedenini tanırken duygunu da tanı.Duygularına senden daha yakın kimse yok, çareni-çözümünü-çıkışını bulmak için kendine bak.Seni durdurdum,sana engeller koydum zannetme.Bil ki yavaşladığım zamanlarımın toplamı bir doğum süresidir.(yılda 9 ay retro).Kendi içinden kaç kere doğabilirsen doğ kendine.Ben senin en hassas yanının karşısında olsam da duygularını sana göstermek için buradayım.(yengeç-oğlak aksı),Sadece kakarlı ol.Kalk hareket et,ve kendini kabul et.

Şimdi şu anda sana fırsat doğdu.

Kendine sor:Ben ne yaptım, ne yapıyorum,ne yapabilirim,Şimdi sana fırsat doğdu, geçmişinde ne yaptın da sen bu zorlanmaları yaşıyorsun? Var gibi yaptıkların, olduğunu zannettiğin kimliklerinin hangisi gerçek, hangisi sağlam dı? Yapabiliyorsan dünyada var olduğun bütün hayatlarında sorgula kendini ve kabul et.Eğer hatırlayamıyorsan (ki ben zamanım, zaman içinde sen olduğun sürece ben vardım),bu hayatını baştan sona gözden geçir.Kendi kendine koyduğun engellerini gör.Gerçek olarak hayatına dahil ettiğin kalıplaşmış kararlarını gör.Gerçekten onlar senin doğruların mıydı, gerçekten onlar senin yaptıkların mıydı?

Şimdi sana bir fırsat ;sana zamanın kapısını açıyorum,bu yalnızlık ve bu zorlanma içinde kendini dinle,kendini sorgula,kendinle hesaplaş.Ve hatırlayabildiğin tüm hayatlara git bak.Güven kendine ..Yeter ki kendini net olarak gör.Ben kısıtlamam, kendini tanıman için ,geçmişinin sonuçlarını görebilmen için sana fırsat sunarım..Yapabilirim dediğin neleri yapabilirsin,hesabını bilmeden attığın adımlarının sonuçlarını bana yükleme..İnsan olabilmek için zamana ihtiyacın vardı.Zamanı gelince.Ve geldim işte.

Şimdi önünde bir zaman tüneli.Karalılıkla gir o tünele ve kendini gör.Dürüstçe kendinle hesaplaş.Şimdi Şu anda başla.Ve geri geldiğinde senin önünde sağlam yapını kurabileceğin yeni bir hayat olacak.Çünkü kendini görüp kabul ettiğin anda artık sen o eski sen olamayacaksın.Kaderini,geleceğini değiştirmek senin elinde..Görebilmek için kararlı ol,adım adım git gör kendini.Yeni baştan tanımla kendini ve şimdi doğru olarak kabul ettiğin kurallarını.



Ben seninle hep vardım..Kendini gördüğün anda buldun beni.Bu kendi duvarından da geçebilirsen !! ,diğer odaları görebilirisin, dünya senin dünyan.Var olduğundan beri sen yaptın, sen şekil verdin, yapabildiğini görmek için sen kurdun bu düzeni,sen koydun kurallarını, şimdi de yıkmak istiyorsun,anladın ki gerçekten bunu istememiştin,Anladın ki bu sen değilsin, ben ise seni izledim, takip ettim, sana gerçek hedefini gösterebilmek için, yanındaydım hep.Bana karma dedin,gideceğin yol dedin,beni hem geçmişin hem geleceğin ile tanımladın.Kader dediğin tercihlerini gittiğin her yere götürdün, yanında sen taşıdın beni..Var olduğundan beri, ve hep korktun benden.Yalnız kalmaktan,hep korktun benimle kalmaktan,hep korktun geçmişin yankılarından, tekrarlarından.Ben senin kendine güvenmeni, kendine inanmanı bekledim.Halbuki tek başına olunca görebildin beni.Yalnız olmak başka,tek başına olmak başka…Geleceğine umut etmek için baktın, ama hep geçmişinin gözleri ile..Aslında gelecekten de korktun,çünkü yaşamaktan da korkuyordun..Yazdığın senaryolarının da başarısız olmasından hep korktun.

Ya olmazsa ,ya yapamazsam.Ve iste ya olmadı, ya yapamadın..

Aslında kendinden korkuyordun.

Sonrada soğuk ve mesafeli oldun insanlarla, hayatla.Yapıyor-muş,yaşıyor-muş gibi yaptın.Yaşamaktan çekindin, hata dediğin seni acıtan her şeyi unutmak istedin; unutmak istedin var olduğun süre boyunca, içinde sakladığın umudunu korumak için geçmişini unutmak istedin.Soğuk ve yalnız olan sendin yıllarca,ve bana yükledin kendi sıfatlarını..Ben halbuki –sen-dim.Ben bir şey yapmadım sana, sadece arada bir kendini hatırlamanı istedim..

Kurallar, sınırlar, yalnızlık, soğukluk, güçsüzlük hissettiğin anlarda yapabilirim kararlılıkların bir maskeydi yapamayacakların için.

Bina senin,oda senin odan..Ben gelince seni yıkmam,seni dağıtmam,sadece sana ait olmayan korkularını alıp götürmek isterim senden.Geriye kalan sensin zaten.

Önceden nasıl istediysen öyle yaptın, şimdi de nasıl istiyorsan yap, sen istersen odanı genişletebilirsin,istersen ötesine geçebilirsin..

Şimdi ve burada,ne yapmak istiyorsun..?

Var olduğun sürece hissettiğin her şey şu an burada..

Kendini duyabiliyorsan ,kendini hissedebiliyorsan, kendini kabul edebiliyorsan duvarı, duvarını, kendini aşabilirsin.Bunun için kendine değer ver, kendine güven.Bana sevgisiz diyorsun ,ama sen kendini ne kadar kabul ettin, kendine ne kadar arkadaş oldun, kendini ne kadar kucakladın?.’

………………

Isız ,sesiz, boşluk, boyutsuz, zamansız bir var oluş denizi içindesin şimdi..

Ve senin gibi görmüş olduğunu zannettiğin binlercesi..

Kendine tekrar soruyorsun:’Ben şimdi ve burada ne yapıyorum..?

En başa nasıl gidebilirim? Hatırla dedi bana ama nasıl?

Şu andan başlasam?

Ne yaşıyorum?

Kısıtlanma.

Ben bu kısıtlanma halimi-duygumu,ilk nerede yaşadım? Bana ne gibi geliyor?

Hapis, nefessizlik, vazgeçmek, acı, çaresizlik, başarısızlık, amacımı kaybetmişlik.

Zaman tünelim var şimdi,bir dolu deneyimler dolu hayatım ve ben..

Hatırlamalıyım.

Hatırlayıp öncemi ,kendimi, kararlarımı kabul etmeliyim.

……………………………………….

Ne yapmak istiyorum.?

Duvarlarda sana soruyor:’Ben şimdi burada ne yapıyorum?

Engel olarak gördüğüm her şey ve bu sert yüzeyi etrafımda oluştururken ne yapmıştım da görmedim? Neyi göremedim ve şimdi ben hapis kaldım şu koca gezegende, şu koca alem de?

Kendinle ilgili her soruda kendini tanıyorsun.Tanıdıkça daha çok soruyorsun..Cevap olsa da ,olmasa da..Kabul ediyorsun önce bu odayı,sonra seni buraya getiren kendini ,geçmişini.

…………..

Cevaplar buluyorsun kendince ,ama cevaplarında hep olmayanlar üzerinden..Ben o sırada etrafa bakıyordum, daha uzaklara, başkalarına.Kimse beni anlamadı, o yoktu, bu yoktu, vs..ler ile bir dolu cevap olmayan cevaplar üretiyorsun, ama hiçbirisi seni tatmin etmiyor ve tekrar neden?diyorsun….

Kendi yolunu bulmak için münzevi bir gezgin olarak doğduğunu görüyorsun..

Yaşamlar boyu kendi içindeki ışığını aradığını fark ediyorsun.(tarot ermiş kartı)

Ve hayatlar boyu kimlik kazanmak için çabalamışım...……



Şimdi ve burada ne yapıyorum.?Şimdi ve burada ne yapabilirim?

Bir kimlik. Var olmanın kimliği.

Var olmayı anlamak için binlerce hayat yaşamışım.

Tekrar tekrar kendimle kalmışım, kendimi tanıyana dek, olgunlaşıp lezzetini tüm hücrelerinde hisseden bir elma gibi kendi rengimi bulana dek…

…………………

Nefes alıp verdikçe Duvarlar yaklaşır..Boyunun yetmediği taş tavana bile dokunabilirsin artık.

Nefes alıp verdikçe büyürsün, nefes alıp verdikçe kalbini duyarsın, zamanı duyasın, zamanla bir olursun. Nefes alıp verdikçe duyduğun nefes sesleri, kalp sesleri çoğalır, nefes alıp verdikçe var olursun.



Taştan nasıl geçerim?

İşte bu güzel bir soru..Taşta, duvarda bendim aslında.

Ben kendimden nasıl geçerim?



Taştan ne geçer?..

Buraya nasıl geldiğini anladığın anda, bir bakarsın, odanın duvarlarından süzülüp geçmişsin.

Taştan taş geçmez..Ama taştan geçebilecek kadar yumuşak olmak için,hafif olmak için, varlığın incelmesi, tortularından arınıp defalarca süzülmüş olması gerekir.Ta ki buhar olana dek.

‘‘Sen kendini dingin zannediyordun, aslında tortuları dibe çökmüş bir bardak suydun.Birden sarsıldın, tortuların suda dağıldı ..Ve şimdi kendini süzmen gerek,tortunun suya kattıkları bu kadardı,şimdi süzülmen gerek…Duru berrak bir suyun buharı olmak için,ve eğer sen kendinden geçebilirsen zaten süzülmüş olacaksın..’’

Sana açtığım bu zaman tünelinde tüm zamanlar senin yeter ki ruhunun ışığı hep yansın,kendini tanı,hayat yolunda nacak öyle ilerlersin.



Taşı ne deler?.,

Yılmadan ,vazgeçmeden ,kararla ve bilerek çalışan bir taş ustası olabilirsin..

Kendini tekrar yontup şekillendirebilirsin, ya da tam daraldığın noktaya duygularını damla damla damlatabilirsin. Tam aynı noktaya odaklanabilir misin?



Taşın arkası nasıl görülür?

Taş yerinden nasıl oynar? Taş zannettiğim kadar ağır mıdır?

Gerçek sıcaklık nedir, ben buraya neden soğuk diyorum?

Soğuk ve taş için tanımlamalarımın hepsi bana ait..Şimdi ve burası varsa öncesi ve sonrası da var.Bir duvar varsa duvarın önü ve arkası da var.

Beni bulunduğum durumdan, olduğum an’dan ayıran –şimdiyi- ve engel olarak gördüğüm- her şeyi- kaldırdığımda öncesi, sonrası, önü arkası diye tanımladığım ‘zaman ve mekan’ a ait tüm kavramlarım birleşmiş olur.



Şimdiyi ve taşı aşabilen –ben-i kavrayıp kucakladığımız, kabul ettiğimiz zaman gerçek, olgun, bilen varlığımızı tüm zamanlara taşıyabiliriz.İşte karmanın dönüşebileceği nokta.

O anda ‘’var olmanın dayanılmaz hafifliği, var olmanın dayanılır olgunluğu’’ na dönüşür.

Olgunluk: Deneyimlerden geçmiş varlığın yeni bir duruma kendinden emin bir şekilde yaklaşabilmesidir.Gerçek hafiflik budur.

Şimdi yüzünde bir tebessüm her şeye gülümseyebilirsin..Ve hafiflik ancak böyle başlar beklide.



Satürn şimdinin farkına vardırtarak karma denilen kavramı bize dolaylı bir dil ile anlatsa da, geçmişimizle hesaplarımızı yaptırmadan bırakmıyor, elimize ruhumuzun ışığını veriyor ve işte bir yolculuk ki ister geri git ister ileri,ama şu anda burada ne yapmak istiyorsun,elindekilerle ne yapabilirisin?

Aslında demek istediği ‘varlığın zaman içindeki yolculuklarını görebilme yetisi’ dir.

‘Ben varım diyebilmek’ için gerçek kimlik ile buluşabilmektir..

Biz yaratım ile var olduk.

Biz var olmayı kabul ederek kendimizi yaratan olduk...




Nilüfer Bozkurt, İstanbul

astrolojiokulu.com
12-10-2009 01:11 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Kaktüs
Kayıtsız

 
Mesaj: #4
RE: Bir Satürn Yazısı
Enfest bir yazıverygood
Gözlemden çok yaşanmışlığı var.
Herhalde hepimiz kendi mağaramızda, odamızda, hapisanemizde,vss... bir donem kendimizle yüzleşmişliğimiz var.
Bu yuzleşme ne kadar erken olursa o kadar iyi...
Yüzleşmeden once saturn başkalarının ben' ini yaşarken yüzleşmeden sonra kendi ben'ini yaşıyor.
08-10-2012 03:47 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Kaktüs
Kayıtsız

 
Mesaj: #5
RE: Bir Satürn Yazısı
Esti yine bir deli rüzgar, ta içeriden esti.
Huzur veren, hayat veren, can veren, tatlı bir hüzün veren
Henüz tanışmadığım, bilmediğim,ışıl ışıl parıldayan,
şırıl şırıl akan, gök gibi gürüldeyen, şimşekler gibi çakan
henüz tanışmadığım.


Henüz üstüne binip gezemediğim bir rüzgar.
Ne ben teslim olabiliyorum ona, nede o feth ediyor beni.

Biliyorum o hep orada ta içeride, meskeni burası değil.
Taş molozlarının, kanlı leşlerin, kokuşan pisliklerin,
kirli paslı,yosun tutmuş kalın duvarların, rutubetli soğuk mağaraların daha arkasında en derinde tatlı bir pınarın başında .



Ben mi istiyorum onu. yoksa o mu görünmek,hissedilmek tanınmak, özgür kalmak, sevgi vermek,huzur vermek ,geçtiği her yerin kokusunu,rengini değiştirmek istiyor.

Asık suratlara,sıkılan dişlere, gözyaşı döken,görmek istemeyen gözlere, boğazda düğümlenen kelimelere, duymak istemeyen kulaklara,tatmak istemeyen dillere, dokunmak istemeyen ellere, taşımak istemeyen ayaklara, yuvasına sığmayan kalplere eşlik etmek,usulca esmek istiyor.


Her ne sebepleyse, bulduğu ufak bir delikten nasılda esiyor parlayarak inci gibi,elmas gibi, altın gibi
ay gibi,güneş gibi,yıldızlar gibi.


Nasılda tatlı esiyor,sabah yeli gibi. Sanki tarifi olunmaz mis gibi kokuları taşıyor.

Nasılda tatlı,nasılda nazlı,nasılda sevinçli,nasılda merhametli,nasılda yüce gönüllü.


Bunca şeye,bunca yüke,bunca cömertliğe rağmen..... nasıl olurda UTANDIRMIYOR.

08-11-2012 03:47 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Presence
Kayıtsız

 
Mesaj: #6
RE: Bir Satürn Yazısı
Satürn! Dök eteğindeki taşları. utangaç
08-11-2012 03:58 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Kaktüs
Kayıtsız

 
Mesaj: #7
RE: Bir Satürn Yazısı
Buda içimdeki Saturn
http://f1208.hizliresim.com/10/c/brxh2.jpg
08-11-2012 04:03 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
Presence
Kayıtsız

 
Mesaj: #8
RE: Bir Satürn Yazısı
Satürn içine tünemiş :D
08-11-2012 04:06 PM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Satürn - Kısıtlanma - Ödül Hades 26 50,091 03-30-2020 07:12 PM
Son Mesaj: Hattusas
  Satürn Evlerde Angel 127 207,531 01-30-2019 01:26 AM
Son Mesaj: justicee
  Satürn Döngüsü (29 Yaş Bunalımı) Angel 61 90,840 09-02-2018 07:07 PM
Son Mesaj: Feslegen
  Satürn Gerilemesi Angel 12 24,909 04-17-2018 01:11 AM
Son Mesaj: Feslegen
  Satürn yükselenbaşak 71 93,973 04-17-2018 12:59 AM
Son Mesaj: Ahmeedd
  Satürn Burçlarda vivienleigh 39 65,906 02-27-2017 12:39 PM
Son Mesaj: Kumsal
  * Satürn ve Tutkal * astrosohbet 36 55,024 12-31-2012 06:02 PM
Son Mesaj: Presence
  Gezegenler ve Metalleri - Satürn Derin 2 8,019 11-02-2012 01:25 AM
Son Mesaj: Arkadaş
  Satürn ve Saklı Süreç Valde_Amor 14 26,870 10-21-2012 09:51 PM
Son Mesaj: Arkadaş
  Zen Deyişi ve Satürn plutomania 2 5,706 07-19-2012 02:23 PM
Son Mesaj: ceycey2

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir