Değerlendir:
  • 13 Oy - 2.69 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Kızılderili Astrolojisi
Yazar Mesaj
Simurg Çevrimdışı
.
**
Kayıtlı

Mesajlar: 751
Üyelik Tarihi: Feb 2008

Rep Puanı: 1

Mesaj: #3
Cvp: Kızılderili Astrolojisi
Aladoğan = Koç Burcu 1. bölüm Astroloji - 21.03.2008 - 20:16
( 21 Mart-19 Nisan )


Ağaçların çiçeklenme döneminde dünyaya gelen insanların hayvanlar alemindeki totemi aladoğan, bitkiler alemindeki totemi yabani hindiba, madenler alemindeki totemi ateş opalidir. Bu dönem ağaçların çiçeklenme dönemi ve doğunun koruyucu ruhu Wabun'un ilk ayıdır. Bu dönem doğanların uğurlu renkleri sarı, kabileleri Fırtına Kartalı'dır.
ATEŞ OPALİ
Opal taşı kuvars gibi su karışımlı bir silisyum-dioksit bileşimidir. Volkanik bölgelerdeki oyuklarda ve bazı toprak katmanlarında rastlanabilir. Sıcak su kaynakları yakınlarında, taşlaşmış bitki kökleri arasında da bulunabilir.Çok değişik renklerde görülebilen opalin yüzeyi cam pırıltısında ya da mum matlığında olabilir. Gözenekli olduğundan kolayca renk değiştirir. Bazen belirgin bir neden olmadan çatlar ve suyunu dışarı vurur. Doğada kare biçiminde bulunan opale "harlequine" adı verilir ve opallerin içinde en değerli ve ender rastlanan türüdür.Eskiden opal umut sembolü sayılır, bu taşı üstünde bulunduranların görülmez olacağına inanılırdı. Ateş opalin rengi, güneşin doğuşu ve batışındaki renklere benzetlir. Güneşin, ayın, ateşin gizil güçleriyle ilişkisi olduğu öne sürülür.
Romalılar devrinde opal soyluluğun simgesiydi. Çok değerli bir opal taşına sahip olan Romalı bir senatör söylendiğine göre taşı Marcus Antonius'a vermektense sürgüne gitmeyi yeğ tutmuştu. Öyküye göre Marcus taşı Kleopatra'ya hediye etmek istiyordu.
Fransız Kraliyet tacı ve Viyana Kraliyet arması da o devirlerde opal taşıyla süslenmişti. İngiltere'de bir aralar opal taşının uğursuz olduğu söylentisi çıkmış, uzun süre İngiliz dili konuşulan ülkelerde bu inanç geçerliliğini korumuştu. Son zamanlarda opal İngiltere'de yeniden aklanıp gözde taşlar arasına girdi.Opal taşına Amerika'nın her yerinde rastlanabilir, ancak gerçekten değerli olanları yalnızca ülkenin kuzey batısında bulunur.
Opalin bol bulunduğu ülkeler Macaristan, Meksika ve Avusturalya'dır. Siyah opallerin çoğu Avusturalya kökenlidir. Süt gibi saydam olanlar Meksika'dan gelir. Bazı opaller suya değince, bazıları da sudan çıkarılınca pırıltısını yitirir. Saydam bir opal taşını parmağınız arasında yuvarladığınızda taştan adeta küçük bir yıldız yağmuru saçılır.
Aladoğan insanlarına da taşları gibi sözcüğün somut ya da soyut anlamıyla sıcak ve sürekli bir gerilimin olduğu yerlerde rastlanabilir. Bu burcun insanları sıcağı ve güneşi severler. Yoğun hareket olan yerlerden, fiziksel, duygusal ve ruhsal enerjilerinin böyle yerlerde zorlamasından hoşlanırlar.
Taşları gibi onlar da çok gözeneklidir.Yanlış düşünce ya da yanlış insanlarla bağlantı kurdukları zaman çabucak üzülür dertlenirler. Çok açık yürekli insanlardır, her yeni düşünce ve görüşü benimseyip eyleme geçmeye hazırdırlar.. Bazen sonradan kendileri için zararlı olacak işlere de kalkışabilirler. Eğer yanlış bir ortamda ve çok yüksek bir gerilim altında kalırlarsa tıpkı taşları gibi çatlar, kendilerine ateş ve pırıltı veren yaşam güçlerini kaybederler. Taşları gibi ya durmaksızın çevrelerine ateşli bir enerji yayarlar ya da içlerindeki ateşin parladığı zamanlarda şimşek gibi çakarlar.
Sürekli ve düzenli bir alevle " harlequine" taşına benzeyenleri de vardır.
Üç türden hangisine benzedikleri, damarlarnda akan yaşam ateşini dizginlemeyi ve istedikleri biçimde kullanabilmeyi nederece öğrendiklerine bağlıdır. Enerjisini sürekli denetim altında tutabilen bir Aladoğan- İnsanına çok ender rastlanır. Böyle kişiler çevreleri için çok değerlidirler çünkü yalnızca yeni tasarıları yaşama uygulamakla kalmaz, enerjilerinin yardımıyla işleri düzgün biçimde yürütmeyi ve ayakta tutmayı da başarırlar.
Aladoğan -İnsanları tıpkı taşları gibi ufukta beliren her yeni düşünce için bir umut kaynağıdırlar. Düşünceleri yaşama geçirmektebir katalizör rolü oynarlar. Taşları gibi güneş ve ateşle bağlantıları vardır. Fırtına Kartalı kabilesinden olduklarından bu bağlantı güçlüdür.
Kişisel duygularının bir simgesi gibi olan ayla ilişkileri işlerini biraz zorlaştırsa da, enerjilerini doğru kullanmayı öğrenmek için buna gereksinimleri vardır. Aladoğan İnsanlarının ateşi genellikle diğer insanlardan daha güçlü ve yoğun olan duygu dünyalarından gelir. Fakat açıklığı, berraklığı sevdikleri için kendilerinde ve başka kişilerdeki karmaşık duygular onları korkutur.
" Ağaçların Çiçeklenme Dönemi"nde ilkbaharın birinci ayında geceyle gündüzün eşitlendiği dönemde dünyaya geldiklerinden enerjileri çok coşkundur. Bu mevsim onlara hızlı bir gelişim ve değişim enerjisi armağan eder. Bu nedenle büyük bir uyum yeteneğine sahip gibi görünseler de çok sık düşünce değiştirir ve daldan dala sıçrarlar.
Devamı gelecek haftaya

Aladoğan = Koç Burcu 2. bölüm Astroloji - 05.04.2008 - 17:30

YABANİ HİNDİBA
Aladoğan -İnsanlarının bitki totemi yabani hindibayı hemen herkes tanır. Parlak yeşil bir rozet gibi açan ve diş diş yaprakları olan bu bitkinin sapı 15 cm. uzunluğundadır. Ucunda beyaz tül gibi bir kürecik bulunan sarı bir çiçek açar. En hafif bir rüzgarda bile bu ince lifli kürecik dağılır ve tohumlar rüzgarla birlikte etrafa saçılır. Kökleri ve sapı zedelendiği zaman beyaz bir süt salgılar. Yalnızca köklerinin şifalı olduğu söylense bile bitkinin tümü çok yararlıdır. Dümdüz biçilmiş çimleri sevenler aralarında pervasızca biten bu bitkiden pek hoşlanmazlar. Bahçıvanlar yabani hindibayı yok etmek için durmadan ilaç sıkacaklarına, çiçek açmasını bekleyip kökleriyle birlikte topraktan çıkarsalar daha akıllıca davranmış olurlardı. Kökleri kurutulduğu zaman bitkisel ilaç yapımında kullanılabileceği gibi yapraklarından da olağanüstü lezzetli yemek yapılabilir.
Biraz bekletildiğinde hafif acılaşan yaprakları uyuşturucu bir etki yapar. En iyi hazırlanış biçimi kaynatmadan önce tuzlu suya yatırmak, ya da suyunu sürekli boşaltarak birkaç kez kaynatmaktır. Yabani hindiba yapraklarında gram başına havuç ya da salatada olduğundan yedi kat fazla A vitamini vardır. Üstelik içinde B, C, G vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, fosfor, demir ve kanı temizleyip alkalize eden sodyum bulunur. Bedenin boşaltım organlarını temizleyip açılması için tonik olarak kullanılabilir. Ayrıca idrar söktürücü ve kan şekeri dengesini sağlamakta da kullanılabilir.

Aladoğan İnsanları daldan dala atladıkları için yabani hindiba gibi her yerde belirmek huyları vardır. Enerjileri ile nasıl bahşedeceklerini bilemeyen bu kişilerin severek çalıştıkları alanlarda ne kadar yararlı olacaklarını göremeyenler onların bu huyundan rahatsız olabilir. Tükenmez enerjileri bu enerjiyi yönlendirip kullanmayı bilen kişilerin elinde çok yararlı bir güce dönüşür. Onlar kendilerini anlayan ve onlara zaman ayıranlar için gerçek bir hazine gibidirler.
Aladoğan İnsanlarının ilgilendikleri konuların, nesne, düşünce ve insanların açılmasına, arınmasına yardımcı olmak gibi bir yetenekleri vardır. Kendileri çok açık ve dolaysız davrandıkları için, başkalarında yalancılık ve ikiyüzlülükle karşılaştıklarında düşüncelerini açıkça söylemekten kaçınmazlar. Dürüst ve mantıklı olan Aladoğan İnsanları çevrelerindeki olaylar hakkında da genellikle doğru bir bakışa sahiptirler. Onları dinlemesini bilenler kendi duygu ve düşüncelerini daha açık ortaya koyabilirler.
Aladoğan İnsanları çalışma saati sona erdikten sonra bile içindeki enerji selini denetlemekte güçlük çektiği için yabani hindibanın sakinleştirici gevşetici özelliklerinden yararlanabilirler. Bu burcun insanlarının başına sık sık kan hücum eder. Yabani hindibayla birlikte başka otlardan kaynatılarak içilen bir çay bu durumda iyi gelir.
Aladoğan İnsanları başağrılarına ve baş bölgesinde ortaya çıkan çeşitli hastalıklara yakalanabilirler. Ve başlarını diğer insanlardan çok daha fazla ve kazara oraya buraya çarparlar. Bu belki de önceden çok fazla düşünmeden bazı şeylerin içine hızla daldıkları içindir.

ALADOĞAN

Bu konuda hayvan totemleri Aladoğan çok benzerler. Kızılkuyruklu bu doğan buteo türündendir. Kanatlarının arası çok geniştir, yelpaze gibi bir kuyruğu vardır ve kırmızı kuyruklu tek türdür. 60 cm. boyunda olan bu büyük kuşun kanat açıklığı bazen 1.5 m. yi bulur. Tam yetişkin olmayan kuşların tüyleri kahverengidir. Göğüs derilerinde kahverengi çizgiler bulunur. Üst kısmı kahverengi olan kuyrukları ancak tam yetişkin hale geldikleri zaman kızıllaşır.
Geniş ve yuvarlak kuyrukları uçarken dikleşir. Bu kızılkuyruklu doğana haksız bir biçimde " tavuk doğanı " adı verilmiştir. Pek çok çiftçi tavuklarını kapacağı telaşıyla tüfeğini ona doğrultmaktan kaçınmamıştır. Oysa son yıllarda yapılan araştırmalar aladoğanların besinlerinin ancak yüzde onunun küçük kanatlı hayvanlardan oluştuğunu ortaya koymuştur. Genellikle fareler, köstebekler, sincaplar, tavşanlar ve böceklerle beslenirler. Soyunun azaldığı yerlerde, ortalığı küçük tırnaklı hayvanların kapladığı ve ekinlere büyük zarar verdiğ görlmüştür. Bu da doğanın dengeleyici adaleti olsa gerek.
Aladoğanlar çıngıraklı yılan etini çok severler. Ayakları pullarla örtülü olduğu için kendilerini yılanın zehirinden koruyabilirler. Ancak yılan zehirine karşı şerbetli değildirler ve çok sevdikleri bu avın peşinden koşarken bazen kendilerini kurban durumuna düşürebilirler. Doğanlar bir yılan yakaladıkları zaman ısırmasın diye önce kafasını koparırlar. Aladoğanlar sık sık kargaların, baykuların, şahinlerin, diğer doğanların ve arasıra ötücü kuşların saldırısına uğrayabilir. Bu büyük kuş 14 yaşına kadar yaşayabilir. Yuvalarını genellikle yüksek ağaçların, kaktüslerin, yucca ağaçlarının üstüne ya da yüksek kayalıklara kurarlar. İlkbaharda yuvalarına 2-3 tane beyaz üstüne açık kahverengi benekli yumurta bırakırlar. Hem dişi hem erkek aladoğan yavruların bakımıyla ilgilenir. Doğanlar uzun yıllar boyunca dönüp dönüp yuvalarına gelirler.Uçarken çıkardıkları ses düdüklü tencere sesine benzer, gırtlaktan gelen bu " skeeek" sesi yakından neredeyse güvercinlerin gurlamasını andırır. Aladoğanlar çok iyi uçarlar. Gökyüzünde şaşılacak kadar uzun bir süre dolanırlar ve bu süzülüş sırasında kuyruklarıyla bedenleri arasında ilginç bir açı oluşur. Rüzgarlı bir havada onların gökyüzünün maviliklerinde keyifle uçuşmalarını seyretmek insana sevinç veriri. Özellikle çiftleşme döneminde gökyüzünde gerçek birer sanat harikası yaratırlar. Uçarken yavaşça eşlerinin kanadına değer, ya da kendilerini boşluğa brakıp metrelerce top gibi düşer, sonra birden yeniden kanatlanıp havalanırlar.

Aladoğan Doğu'nun büyük kuşu kartalla birlikte Kızılderililerin gözünde özel bir kuştur. Pueblo kabilesi üyeleri ona " Kızık Kartal " derlerdi ve kartal gibi onun da gökyüzü ve güneşle özel bağlantıları olduğuna inanırlardı. Aladoğan çok yükseklerde uçarken bile toprağı açık seçik görebildiği için Kızılderililer güneşe ve Büyük Ruh'a adanan dinsel törenlerde onun tüylerini başlarına takardı. Yağmur duasına çıkarken ve şifa törenlerinde aladoğan ve kartal tüylerini takmak bir gelenekti. Ojibwa ve başka bazı kabileler aladoğanı öncü kabileden sayarlar ve bu burcun insanlarının akıllı ve ileri görüşllü olduklarına inanırlardı.

" Ağaçların Çiçeklenme Dönemi"nde dünyaya gelen kişiler aladoğanlar gibi görkemli insanlardır. Her zaman fiziksel değilse bile ruhsal bir görkemleri vardır ve kanatlarını geniş bir açıyla açabilirler. Sürekli olarak yeni işlerin, projelerin, yeni düşünce akımlarının peşinde koşan usta birer avcıdırlar. Bu insanlar totemleri gibi açık ve koyu dönemler geçirirler. Aydınlık dönemlerinde neşelidirler, karşılaştıkları herşeye açıktırlar. Karanlık dönemlerinde yalnızlıklarına çekilir ve yaşamın kendilerine neden böyle çarpık göründüğünü bulmaya çalışırlar. Genellikle korkusuz kişilerdir. Dünyanın " çıngıraklı yılanları " olarak gördükleri kimselere karşı, kendi güvenliklerini hiç düşünmeden harekete geçmeye hazırdırlar. İkiyüzlü, ya da haksız buldukları kişilere karşı pek sabırlı değildirler Karşılarındaki istese de istemese de düşüncelerini yüzlerine karşı dosdoğru söylerler. Ancak bazen kendilerinden daha güçlü yılanlara çattkları olur ve bu gibi durumlarda kazanmak yerine kenilmek tehlikesiyle karşı karşıya gelebilrler. Eski efsanelerde kişilklerinin doğru bir yorumu olmasada yılan yeraltı dünyasının, kartal ve aladoğan ise dorukların temsilcisi olarak görülür. Bu iki hayvanın düşman olarak görüldüğü çağlardan beri aladoğan ve yılan insanlarının biraraya geldikleri zaman bazı zorluklarla karşılaşmaları doğaldır. Ancak bu kişiler hem kendilerini hem de karşılarındakini tanıyarak birbirleriyle çatışmakla kamayıp birbirlerini tamamlayabileceklarini de anlayabilirler.
Aladoğanların zehirden kurtulmak için yılanların kafasını koparması gibi Aladoğan İnsanları da tehlikeli gördükleri insanlara karşı çok acımsızca hareket ederler. Bu durumda tanıdıkları tek ilke " en iyi savunma saldırıdır " ilkesidir. Kızdıkları zaman yaralayıcı sözleri tıpkı keskin bir pençe gibi insana acı verir.
Küçük kuşların uçuş sırasında bazen aladoğanlara saldırması gibi Aladoğan İnsanları da yeni bir iş ve düşünce peşinde kanatlanırken onları ya da birdenbire ortaya çıkan enerjilerini kavrayamayan bazı kişilerin saldırısına uğrayabilirler. Bu tür karşılaşmalar her zaman kavga ve yaralanmayla sonuçlanmaz, bazen anlaşmazlıkları ortadan kaldıran çok yararlı tartışmalara yol açabilir. Aladoğan burcundan arkadaşı olanlar onları sever ve güvenirlerse yaşam içindeki süzülüşlerini de büyük bir zevkle izleyebilirler. Bu durumda Aladoğan İnsanlarının çevrelerine yaydıkları güç ve enerji başkalarına da onlarla birlikte kanatlanmış oldukları duygusunu verir. Onlar böyle uçarken düşün ve ruh dünyasında yaptkları akrobasilerle, yaşamın bazen bulutlar ardında kalan gerçeklerini kendileri gördükleri gibi başkalarına da gösterirler.

Onların yaşam alanı gökyüzüdür. Yükseklerde bakarak yeryüzünde nasıl davranacaklarına karar verirler. Onların gücü, yeni düşünceleri ve işleri gerçekleştirebilmelerinden, yolundan çıkmış işleri yeniden rayına oturtmalarından gelir. İçlerinde iyi şeyler yapmak için sürekli bir istek vardır.
Herşeyin doğru bir şekilde gelişip serpilmesini isterler. Doğuştan gelen bir iyimserlikleri, güçlü bir istemleri, işleri istedikleri biçime getirme konusunda korkunç bir dirençleri vardır. Bağımsız düşünen kişilerdir, düşünce ve duygularında çok açık, dürüsttürler. Davranışları biraz aceleci gibi görünse de herhangi bir konuda karar verip harekete geçmeden önce mutlaka her yönüyle düşünmüşlerdir.Olaylar karşısındaki davranışları ve yapıları henüz konuşmaya başlayan bir çocuk kadar taze, açıktır. Ancak yine tıpkı küçük bir çocuk gibi dikkatlerini biraz zor toplarlar ve bazı işlere duydukları ilgiyi daha başındayken kaybederler. O işin gerçekten yürüyüp yürümeyeceğini anlayana kadar beklemeye bile gerek duymazlar. Enerjilerini dengede tutabilmek için biraz sabırlı ve kararlı olmayı öğrenmeleri gerekir. Totemleri gibi bulutların üzerinde gezinebilir ve evren ile daha yakın ilişki kurabilirler. Ancak çoğu kez yeryüzü işlerine öyle dalarlar ki, bu ruhsal yeteneklerini unuturlar. Güçlerini dengelemek için bu yönlerini koruyup güçlendirmeleri gerekir.
Açık ve uzak görüşlülükleri ve enerjileriyle iyi birer yönetici olabilirler. Ancak bunun için enerjilerini yönlendirmeyi ve bir işte kendilerine gereksinim duyulduğu sürece kalmayı öğrenmeleri gerekir. Enerjilerini denetlemeyi başarırlarsa yapamayacakları hiçbir iş, aşamayacakları hiçbir engel yoktur, Ancak bunu öğrenmeleri uzun sürer ve bu süre içinde duygu dünyalarında birçok karanlık dönemden geçmek zorundadırlar.
Uğurlu renkleri sarıdır. İlkbahar güneşinin ve yabani hindiba çiçeğinin sarısı olan bu renk onların aydın niteliklerini kullanmalarına ve düşüncelerini bilgiye dönüştürmelerine yardım eder. Ayni zamanda karşılaştıkları insanlara ve esnelere karşı açık olmalarını sağlar. Yapılarından gelen neşe, sağlık ve ruhsal iyimserliklerini daha da güçlendirir. Aladoğan İnsanları sık sık kafalarıyla duvara toslama özellikleri bir yana bırakılırsa, sağlıklarına dikkat ettikleri sürece dayanıklı ve sağlam yapılı insanlardır.
Fırtına Kartalı kabilesi onların enerji ve kararlılıklarını daha da arttırır. Bu burcun insanları bir noktada takılıp kalmamaya, yanıp kül olmamaya, ayni kabilenin diğer üyelerinden çok daha fazla dikkat etmelidirler. Kabilelerinden gelen enerjiyi dizginleyerek, içlerindeki ateşi çevrelerindeki insanlara ve olgulara sürekli bir ısı ve ışın kaynağı gibi yaymayı öğrenmelidirler.
Doğu'nun Koruyucu Ruhu Wabun'un ilk ayında doğan bu kişiler, Wabun'un armağanı olan kavrayış yetenekleriyle enerjilerini dizginleyebilrler. Yine Wabun'un etkisiyle enerjilerini yönlendirerek kendleri ve çevrelerindekileri ruhsal bir gelişim sürecinden geçirmeyi başarıabilirler.
Bu burcun insanları çocukluk çağlarında çok hırslıdırlar ve onları kontrol altında tutmak zordur. Onlarla başa çıkmak için çok uğraşmak gerekir. Neşeli, dürüst, uyanık çocuklardır. ve zaman zaman dinlenmeleri sağlanırsa bünyeleri oldukça sağlamdır. Yeterince dinlendirilmezlerse çeşitli bağırsak enfeksiyonlarına, üşütmelere, sinirsel hastalıklara yada baş ağrılarına yakalanabilirler.
Aladoğan İnsanları her yeni konuda duydukları heyecan ve coşkuyu ana baba olurken de gösterirler. Ancak enerjilerini iyi yönlendiremezlerse bu konudaki ilgilerini de çabucak kaybedebilrler. Böylece çocuklar en azından duygusal alanda kendilerini tek başlarına kalmış gibi hissederler.Anne ve babalarıysa o sırada kendilerine daha ilginç gelen yeni bir konu peşinde koşmaya başlamıştır bile. Çocuklarına her zaman dostça ve adil bir şekilde davranırlar, yanlış bir yol tuttuklarını hissettikleri zaman onları anında uyarırlar. Ancak çocuklarına tıpkı arkadaşlarına davrandıkları gibi davrandıkları için bazen yeterli duygusal desteği vermedikleri olur, oysa çocukların buna gereksinimi vardır.
Doğuşyan arkadaş yanlısı ve iyi geçinilen kişler oldukları için hemen herkesle çok kolay anlaşabilrler. Ancak kendileri gibi Fırtına Kartalı kabilesinden Mersinbalığı ve Wapiti İnsanlarıyla daha çabuk dost olabilrler. Kelebek kabilesinden olan Geyik, Karga ve Susamuru insanlarıyla da iyi anlaşırlar. Kişisel bütünleşmelerini Karga İnsanlarında bulurlar.
.......................................
SON SÖZ
Diğer insanlar Şifa Çemberinde bu burcun döneminden geçerken varlıklarının derinliklerinde yepyeni güçler bulurlar ve yeryüzünün çeşitli olgularını daha iyi kavrayıp bu olgularla uğraşabilirler. Ayni zamanda içlerinde gizli kalmış önderlik yeteneklerini de fark ederler.


KURBAĞALARIN DÖNÜŞ DÖNEMİ
(20 NİSAN- 20 MAYIS ) = KUNDUZ(Boğa Burcu )

20 Nisan -20 Mayıs tarihleri arasında Kızılderililerin takviminde " Kurbağaların Dönüş Dönemi " olarak adlandırılan ayda dünyaya gelen insanların hayvanlar alemindeki totemi kunduz, bitkiler alemindeki totemi mavi kamass çiçeği, madenler alemindekiyse krisokoldür. Uğurlu renkleri mavi, kabileleri Kaplumbağadır.
KRİSOKOL
Krisokol firuzeye benzeyen bir taştır ve tıpkı onun gibi su içeren bir bakır silikat bileşimidir.Rengi koyu yeşilden mavi yeşile ve koyu maviye kadar değişir. Hem cam parıltısı taşır hem de topraksı bir görünüşü vardır. Dile değdiğinde yapışır. Mavi parlaklığı ve topraksı görünüş nedeniyle, yeryüzü ve gökyüzü güçlerini birleştiren bir taş olduğu inancı yaygındır. Üstte taşındığı zaman şans, sağlık getirdiği, insan bedenini, yüreğini ve ruhunu arındırdığı söylenir. Firuze renginde olduğu ancak onun gibi çabuk renk değiştirmeyen bu taştan eski çağlardan beri heykelcikler ve fetişler yapılmıştır.
Kunduz İnsanları maden totemlerinden yeryüzü ve gökyüzü güçlerini birleştirmeyi öğrenebilirler. Kaplumbağa kabilesinden olmaları nedeniyle Kunduz İnsanları toprağa biraz fazla bağlıdırlar. Yalnızca toprağa bağlanır ve gökyüzünde kendilerini bekleyen bilgilere sırt çevirirlerse benliklerini kaybedebilirler.Tıpkı taşları gibi bu kişiler de çok şanslı görünürler ancak bu şans genellikle sıkı bir çalışma ve doğru zamanda doğru yerde bulunmak sezgisinden doğmuş bir şanstır. Eğer üstlerinde totem taşlarını taşır ve kendilerini bırakma eğilimine kapılmazlarsa sağlık durumları ve dirençleri güçlenir. Karakterlerini değiştiren önemli ve büyük bir olay ortaya çıkmazsa bu burcun insanları kolay kolay değişmezler. Dengelidirler. Doğal dengelerini koruyup kullanabildikleri sürece kendilerini rahat ve iyi hissederler.
Gönüllü olarak zor bir işe kalkışan Kunduz İnsanına çok ender rastlanır. Eğer geziye çıkar ya da yaşamlarında önemli bir değişikliği göze alırlarsa bunu çok sistemli bir şekilde yaparlar. Geziye çıkarken bile üzerlerinde taşımaya veya çevrelerinde bulundurmaya alıştıkları bazı şeyleri yanlarında götürürlerse kendilerini daha rahat hissederler. Her tür değişkenliğe direnç gösteren bir yapıları, bu kişilerle çok sağlam ve güvenilir dostluklar kurulmasını sağlar. Eğer birisiyle dost olmuşlarlarsa bu dostluk kolay kolay bozulmaz. İyi bir iş arkadaşıdırlar. Değişken ve hareketli kişilerin ya da işlerin dengeye kavuşmasını sağlarlar.
Tıpkı krisokol gibi bu insanlar da yakınlaştıkları kşilere ve nesnelere saf bir soluk katarlar. Dostluk ve arkadaşlıklarında öyle yakın bir ilgi, bağlılık ve süreklilik vardır ki sanki günümüzün alışılmış ölçülerinin dışında o eski altın çağlardan kalmış insanlar gibidirler.
MAVİ KAMASS
Bitki totemleri yalnızca Kuzey Amerika'da görülen mavi kamass ( quanash ) çiçeğidir. Zambakgillerden bu çiçeğin değişik türleri vardır ve farklı özelliklerini belirlemek çok önemlidir. Bitkinin mayıs ayında açan çiçeği parlak mavi renktedir. Tel bir sap üzerinde açarlar ve üç çanak, üç de taç yaprakları vardır. Bitkinin boyu bazen 60-70 cm.i bulur. Yaptıkları işlerin hem güzel hem yararlı olmasına dikkat eden Kunduz İnsanları bitki totemlerine çok benzerler. Bu zarif çiçek güzelden anlayan herkesi etkiler. Mavi kır çiçeği kamassla kaplı yamaçlar, vadiler uzaktan bakıldığında mavi bir göl gibi görünür. Yakından bakıldığı zaman da çok çekicidirler.
Mavi kamass çiçeği birçok Kızılderili kabilesinin temel besin maddeleri arasındaydı.
Bu çiçek yalnız güzelliğiyle değil dengeli bir besin kaynağı olarak da yüzyıllarboyunca Kızılderililerin yardımcısı olmuştur.
( Yenebilecek olanlar çiçek açınca işaretlenir ve yaz sonunda iyice geliştikleri zaman topraktan çıkarılıp toplanırdı. Kızılderililer mavi kamassın yumrularını toprakta bir delik açıp bu deliğin tabanını ve kenarlarını yassı taşlarla döşeyerek ve içinde ateş yakarak kaynatırlardı. Taşlar nar gibi kızarınca ateşin korları dışarı alınır ve çukura dallar, yapraklarla otlar döşenirdi. Sonra bu çukurlara 50-60 kilo kadar soğana benzeyen mavi kamass yumrusu doldurulur, çukurun üstü dallarla, toprakla ve örtülerle kapanırdı. Sonra üstten sopayla bir delik açılır ve deliğin içi suyla doldurularak yumrular bu çukurda bütün bir gün kaynatılırdı. İyice kaynadıktan sonra yumruların kabuğu soyulur ve yassı tavalara yayılıp pişirilirdi. Şekerli bir tadı ve kokusu olan mavi kamass yumruları daha şeker bilinmeden önce yemeklerin tadlandırılmasında kullanılırdı. )
Yumruları iyice kaynatılarak küspe haline de getirilebilir.Amerika'ya ayak basan ilk beyazların çoğu bu çiçeği kıtanın yerlilerinden öğrendiler ve böylece yoksul yemek listeleri biraz renklendi. Mavi kamassta nişasta yoktur fakat yabani hindiba kökü ve enginarda da bulunan insülin vardır. Pankreasın çalışmasını etkileyen bu made nedeniyle yerliler bu yumruları düzenli yerlerdi. Böylece daha o çağlarda kendi yöntemleriyle kan şekerini dengelemeye ve şeker hastalığını önlemeye çalışırlardı. Bu yumrulardan çok fazla yendiğinde söktürücü ve kusturucu yerine de geçebilir.
Kunduz İnsanları totemleri gibi yakınlık kurdukları insanları ve nesneleri dengelerler. Kendi kökleri çok derinlere uzandığı için, insanlara ve projelere sağlam bir dayanak oluştururlar. Mavi kamass yumruları gibi onlar da enerji akımları dengesini koruduğu sürece herkese yaşam gücü ve tadı verirler. Enerji akımları engellenirse Kunduz İnsanları da bu türün çiçekleri sarı veya filiziye çalan yeşil renkli ve çok zehirli türü olan " Ölüm çiçeği " gibi renk değiştirir ve tersine dönüşürler. Kendi çukurlarında boğulur, dokundukları insanları, yaşamı ve herşeyi tüm anlamıyla boğabilirler. Eğer iç huzurundan yoksunsalar, huzursuzluklarını tıpkı dinginlikleri gibi büyük bir güçle çevrelerine yayarlar.
Kunduz İnsanlarının rengi kamass çiçeğinin pırıl pırıl ya da krisokol taşının derin mavisidir. Mavi renk bu burcun insanları için içten gelen bir barış özlemini, mutluluktan kaynaklanan fiziksel ve ruhsal hoşnutluğu, huzuru simgeler. Kunduz İnsanları içlerinde kaynayan ruhsal isteklerin peşinde koşmadan önce toprakta sıkı sıkıya kök salmayı öğrenmelidirler. Doğu'nun koruyucusu olan Wabun'un ikinci ayında doğdukları için bu insanlar sürekli gelişmek ister. " Kurbağaların Dönüşü " olarak bilinen bu dönem ilkbahara rastlar ve yeryüzündeki herşey bu mevsimde gelişip büyür. Kunduz insanlarının huzur duygusuna kapanıp kalmamaları için böyle bir dış etkiye gereksinimleri vardır. Wabun'un döneminde dünyaya geldikleri için varlıklarının maddi yönünü aşıp, ruhsal aydınlanmaya yönelme konusunda yeterli güç ve desteğe sahiptprler. Kaplumbağa kabilesinden olmaları da toprağa bağlılıklarını arttırır. Bu nedenle düşüncelerinde, eylemlerinde duygularında tek bir noktaya saplanıp tek boyutlu insanlar haline gelmemeye dikkat etmelidirler. Yoksa kendilerine canlılık veren enerji akımları olumsuz biçimde etkilenebilir

Kunduz (Boğa Burcu ) 2. Bölüm Astroloji - 16.05.2008 - 15:30

Bu burcun totemi olan kunduz, insanların yanısıra kendi rahatı, huzuru ve güvenliği için doğayı değiştiren hem de çarpıcı biçimde değiştiren ender bir hayvan türüdür. Gelişkin kunduzlar 30-35 kilo kadar gelirler ve yaşamları boyunca sürekli büyürler. Bazen boyları 1 metreyi bulabilir. Bedenleri doğal çevreye şaşırtıcı bir şekilde uyum sağlar. Bir kara hayvanı olduğu halde zamanının büyük kısmını suyun içnde geçirir. Solunum ve kan dolaşım sistemi öylesine düzenlenmiştir ki yeterli oksijeni alarak 15 dakika suyun altında kalabilir. Uzun, geniş ve yassı kuyruklarıyla tanınır. Pullarla örtülü bu kuyruğu suyun içinde kürek gibi, karadaysa dengesini sağlamak için kullanır. Ön ayakları çok beceriklidir ve tıpkı bir insanın mışır yemesi gibi bir dalı çevire çevire kemirebilir. Suların önünde çamur, ağaç dalları ve yapraklarıyla baraj kurarken ellerini ustaca kullanırlar Arka ayaklarında masa tenisi raketi boyunda yüzgeçleri vardır ve onların yardımıyla suda şaşırtıcı bir hızla yüzebilirler. Kahverengi derileri çok kalındır ve derialtındaki yağ tabakalarıyla su geçirmez bir zırh gibidir. Dişleri kırıldığı zaman yerine yenileri çıkar. Keskin dişlerinin arkasındaki deri parçası su yutmalarını önler. Kulak ve burunları da açılıp kapanan yapıdadır ve gözlerinde de ince deriden küçük kapakçıklar gerektiğinde kapanarak su yutmasını önlerler.19 yüzyılın başlarında insanların kıyımı sonunda kunduz soyu neredeyse tükenmek üzereydi.İnsanlar sonunda kunduzların suların doğal yapısını korumak için ne kadar yararlı olduklarını anladılar ve akarsuların, göllerin, bitki örtüsünün, çevrenin güzelliğinin korunmasına, balıkların üreyip gelişmesine büyük katkıları olan bu hayvanların korunması ve avlanmasını önlemek için bir dizi yasak koydular.
Kunduzlar genellikle sessiz hayvanlardır. Herhangi bir tehlike anında geniş kuyruklarını çarpa çarpa birbirlerine haber verirler. Eşleştikleri zaman bu beraberlik ömür boyu sürer. İyi birer ana-baba olan bu hayvanalr yavrularını yuvalarında iki yıl boyunca sevecenlikle büyütürler. Ancak doğumdan sonra bazen ana kunduz babayı evden kovar ve yavruları kendi başlarına hareket edebilene kadar da sokmaz.Eşlerini kaybeden yaşlı erkek kunduzlar da ileri derecede aksileşirler.

Bu burcun insanları da hayvan totemleri gibi rahatları, huzurları ve güvenlikleri için çevrelerini güçlü biçimde değiştirirler. Onlar da kunduzlar gibi bu değişiklikleri yavaş, dikkatli, sürekli ve yaratıcı biçimde gerçekleştirirler. Özledikleri ortamı kurdukları zaman onu koruyup sürdürmek için onarım da yaparlar. Kendilerini rahat, huzurlu ve emniyette hissetmeleri ve geliştirebilmeleri için sınırları çizilmiş ve iyi düzenlenmiş mekanlara ihtiyaç duyarlar. Totemleri gibi onlar da suyu çok sever, yüzmekten, yelken açmaktan, su kenarında olmaktan hoşlanırlar. Su, onların nesneleri daha iyi kavramalarına ve yaşama yeni bir gözle bakmalarına yardımcı olur. Akıllı ve becerikli olan bu insanlar, kişisel gelişimleri için zorunlu ve yararlı gördükleri herşeyi kolayca öğrenebilirler.Onlar da kunduzlar gibi çevrelerini bir kez düzene soktuktan sonra bedensel ve ruhsal uyumu yakalarlar. Evleri şaşırtıcı özgünlüklerle doludur. Evlerini, işlerini ya da arkadaşlıklarını düzenlemeye kalktıklarında gerçek bir mucize yaratabilirler. Daha verimli ve düzgün bir çalışma ortamı yaratabilmek için bazı şeylerin değişmesi gerektiğine inanırlarsa o şeyleri mutlaka değiştirirler. Onlara yeterli süre tanınırsa işleri sürtüşmesiz ve çok uyumlu yürüyecek biçimde düzenleyebilirler.Güven duymadıkları bir ortamda ilkin suskun dururlar. Ortama alıştıklarında görüşlerini açıklamaktan çekinmezler.
Duygulara geldiğinde iş bambaşkadır. Duygularını bir barajın suyu tutması gibi içlerinde tutarlar. Kunduz insanları duygularını azar azar açığa vurmayı öğrenmelidirler. Yoksa bir gün barajın yıkılması ve bir duygu selinin içinde boğulma tehlikesi vardır. Fakat duygularını açıklamaları da çok zordur çünkü çevrelerini kendi sorunlarına ortak etmek istemeyen bağımsız bir kişilikleri vardır. Yaşamı bütün değişkenlikleri içinde kabul etmeyi öğrenemezlerse çok içine kapanık, dar kafalı ve mutsuz hale gelebilirler. İç huzursuzluklarını örtmek için kendilerini yemek, içmek gibi benzeri şeylere ölçüsüzce kaptırabilirler. Uzun süre bu durumda kalır ve duygusal planda kendilerine set çekerlerse boyun veya gırtlaklarında rahatsızlıklar veya yeme, içme tutkuları sonucu karaciğer veya pankreas hastalıklarına yakalanabilirler. Bu insanlar ilişkileri çok ciddiye alırlar. Kendilerine bir eş seçtiklerinde onunla bir ömür boyu beraber olmak isterler. İlişkinin dengeli ve tutarlı olması onlara gereksindikleri huzur duygusunu sağlar, böylece yeni alanlara açılabilirler. Sevdikleri zaman öylesine severler ki sevdikleri kişiyi aşırı ilgi ve sevgileriyle bunaltabilirler. Çok iyi niyetli kişilerdir.
Kunduz kadınları yavrularına büyük ilgi ve bağımlılık gösterir ve onları tam anlamıyla egemenlikleri altına alırlar. Hatta dişi kunduzlar gibi davranarak çocuklarıyla aşırı biçimde ilgilenme hatasına düşüp kocalarını evden kaçırabilir. Ancak çocuklar büyüdükçe ayni ana-babalar bağları gevşeterek zamanı gelince onların yeni bir yaşam kurabilmeleri için gerekli desteği sağlarlar. Kunduz çocukları günlük yaşamları belli bir programa bağlandığı zaman çok uyumlu ve uslu çocuklar olurlar. Çok yaratıcıdırlar ve saatlerce kendi başlarına oynayabilirler. Ancak onlarla hedefi uzun yolculuklara çıkmak pek kolay değildir. Alıştıkları yerden kolay kopamayan bu çocuklar huzursuz olabilrler.
Kunduz insanları, Yılan İnsanlarıyla bütünleşirler. Kaplumbağa kabilesinden Yabankazı ve Bozayı İnsanlarıyla iyi anlaşırlar. Kurbağa kabilesinden Puma ve Ağaçkakan İnsanları da iyi anlaştıkları burçlar arasındadır.
Diğer totemlerin insanları bu burçtan geçerken, yeryüzündeki yaşamlarını düzene sokmanın, iç huzurlarını ve güvenliklerini sağlamanın önemini, kararlılık, direnç ve dayanıklılık erdemlerini öğrenebilirler. Hepimizi bağrına basan Toprak Ana'yla daha sağlam ilişkiler kurabilmenin güzelliğini yaşarlar.
SON SÖZ
Sevgili okurlar bir yıldan beri yayınladığım Kızılderili Şifa Çemberi Burçları bu son yazıyla sona ermiştir. Yakında farklı yazılarla yeniden birlikte olmak üzere.



Mine Kavalalı
Kaynak; blog.milliyet.com.tr
12-29-2008 01:31 AM
 Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »



Bu Konudaki Mesajlar
Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 01:01 AM
RE: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 01:09 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008 01:31 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 04:28 PM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 07:51 PM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 09:46 PM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-29-2008, 10:11 PM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-30-2008, 02:57 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-30-2008, 03:13 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-30-2008, 03:17 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-30-2008, 03:20 AM
Cvp: Kızılderili Astrolojisi - Simurg - 12-30-2008, 03:22 AM
RE: Kızılderili Astrolojisi - smoochy - 04-24-2012, 03:18 AM
RE: Kızılderili Astrolojisi - Akbaba - 04-27-2012, 06:19 PM

Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Çin Astrolojisi Angel 9 10,803 02-11-2012 02:30 AM
Son Mesaj: Mavisahram
  Celtic astrolojisi salmakis 1 3,559 08-03-2007 03:48 AM
Son Mesaj: Angel

Forum'a Git:


Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir